ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Necip Fazıl 2

YUSUF İSA ULUTAŞ

08 Temmuz 2013 Pazartesi 02:16
  • A
  • A

İslam Dünyasında yeniden doğuşun hikayesi olan Necip Fazıl’ın büyük doğu harekatı pek çok kereler, Çanakkale de Asımın neslini kurutamayanlarca, sekteye uğratılmaya çalışılmışsa da, Necip Fazıl, üstadı Abdülhakim Arvasi’nin ve büyük Türk Milletinin manevi gücü ile ayakta durmuş ve bugünlere ulaşmıştır.

Necip fazıl davasına olan inancını asla kaybetmemiştir. Onlarca davanın muhatabı olarak mahkeme koridorlarında, baba katilleri ile aynı hücre ve zindanlarda davasından vazgeçmesi için tutulduysa da, o asla davasını zamanının bir serveti değerinde olan yüz bin lirayı asla kabul etmeyerek göstermişti. Çünkü davasına inancı tamdı. Ve bu inancını şu mısralarla dile getiriyordu.
“Bekleyin , görecektir, duranlar yürüyeni;
Sabredin gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!”

Ölüme hazırlanmak, bu dünya hayatında kalıcı bir eser bırakmak zordur insan için. Ama üstad bunu başarmış, biz gençliğe asımın nesli olmamız ve o yolda gerekirse özgürlüğümüzü dahi feda etmemiz uğruna, İslam aleminin beklediği büyük zuhuru ve yeniden doğuşun simgesi olan büyük doğu davasını bırakarak ölüme hazırlanmıştır. Necip Fazıl asla Büyük Doğu davası ile kendi şahsını yüceltmek ve günümüz tabiriyle, popüler olma derdini asla taşımamıştır. Şahsı için istediği belki de tek şey tabutunu taşıyacak tam inanmış dört adamdı.

Yakın zamanda yaşadığım ve en başta yazdığım bir olay ile günümüz gençliğinden bahsetmek istiyorum. Günümüz gençliği annesini, yani davasını kaybetmiş durumdadır. Asımın nesli olma şuurundan çıkıldığı şu zaman diliminde -necip fazılın yolunda ilerleyen mutlu azınlığı hariç tutarak- gençlik o çocuğun gözyaşları ile ağlamaktadır. Bir çocuğun gözünden akan yaşları görmeden geçip giden nesli o Pazar yerinde ki o çocuğu gören birkaç genç -büyük doğu davasını yürekleri ile taşıyanlardan- kurtaracaktır.Pazar yerinde ağlayan o ufak çocuğu günümüz gençliğine benzetirsek, o gençliği kurtarmak yerine duygu istismarı ile kullanabilecek bir düzine -hatta daha fazla- sapık davalar kol gezmektedir. Günümüz gençliğinin zabıta amcaları Üstad Necip Fazıldır. Ve o ağlayan çocuğun annesi, yani onu koruyan kollayan ve yetiştiren Büyük Doğu davasıdır. Bu davanın zorluğunu Sakarya türküsünde şöyle anlatır Necip Fazıl;
“İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal,
Yalnız zehirle pişmiş aştan
Ve ayrılık anneden, vatandan arkadaştan”
Asımın nesli olma yolunda ilerleyen gençliği bekleyen tehlikeler, sadece ayrılık ve zehirle pişmiş aşı tatmak değildir. Günümüz olaylarını göz önüne aldığımızda tahmin dahi edemeyeceğimiz nice tehlikeler bizleri beklemektedir. Üstad kendi zamanındaki tehlikeleri sezmiş, bilmiş ve kendisini hazırlamıştı. Büyük Doğu gençliği olarak Necip Fazıl’ı ve büyük doğu davasını tam anlamıyla sindirebilirsek, bugün o düzinelerce sapık davanın arasında, hiçbirini kabul etmeyerek, sadece İslam Davasını sonuna dek savunabiliriz. Bu yolda yapmamız gerekenler öncelikle o büyük şahsiyeti tanımak ve vasiyetini yerine getirmek olacaktır.

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - mehmet:17 Temmuz 2013, Çarşamba 20:30

    Yazıların hepsini bir solukta okudum ama Üstad'dan bahsederken Salih Mirzabeyoğlu'ndan bahsetmemek olmamış... Dua ile..