ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Necip Fazıl

YUSUF İSA ULUTAŞ

08 Temmuz 2013 Pazartesi 02:19
  • A
  • A

AĞLAYAN ÇOCUK

Dersten çıkıyorum.bugün Çarşamba Pazar yeri kurulmuş. Gençler görüyorum. Ellerinde ders kitapları…kimi mühendis olacak; kimi doktor, kimi öğretmen. Kulağıma bir çocuk sesi geliyor.Ağlamak üzere olduğu sesinden belli. Gözlerim sesin sahibini arıyor. Bulmakta zorlanıyorum.Pazar kalabalık. Ben sesin sahibini ararken kimi insanlar alışveriş derdinde, kimi patatesin fiyatını sorarken, kimi salatalık kimi de armut alıyor. Çocuğun sesi bir an kısılıyor. Gençler pazardan geçmeye devam ediyor. Burası kampüs çıkışı. Geleceğin avukatları, eczacıları buradan geçmekte. Ben merakla artık gelmeyen sesin sahibini aramaya devam ederken, aynı çocuğun sesi tekrar duyuluyor. Bu defa ağlamaklı ses daha da yükselmiş ve artık imdat istiyor. Pazarda telaş; kimisi çileğin fiyatını sorarken, kimiside muz alma telaşında çocuğu gören mi, ben dahi yeni bulmuşum. Belli ki annesini kaybetmiş-yada annesi onu kaybetmiş, ama bu imkansız-.yanına yaklaşıyorum ufaklığın. Derdini anlatamıyor ağlamaktan. Küçük ellerini tutuyorum. Güven dolu gözlerle bakıyor. Lakin benden başka kendisiyle ilgilenen olmadığı için gözünde belki de bir meleğim. Birlikte zabıta amcaların yanına gidiyoruz. Annesini bulmak ümidiyle. Çocuk kendinden emin. Ben korkuyorum. Ya götüremezsem annesine …

“Asımın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar…
O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar,”
Mehmet Akif Ersoy

Tam otuz yıl gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum, dediği yıllar artık geride kalmıştı. Büyük velinin eşiğine yüz sürmüştü bir daha bırakmamacasına.Onun Abdülhakim Arvasi ile tanışması aynı zamanda güçlü kalemini bir davaya adamasının bir başlangıcıdır. Bu tanışma onun için bir dönüm noktasıdır. 1934 yılına kadar gidecek bir yol ararken ve bohem bir hayat yaşarken, bir iş çıkışı rastladığı, Hızır şahsiyetli bir insanın tavsiye ettiği, Nakşibendi şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışmaya gider. Ve ilk tanışmalarında Necip Fazıl’ın dilinden şu mısralar dökülür.
“Bana , yakan gözlerle, bir kerecik baktınız;
Ruhuma büyük temel çivisini çaktınız!”
O yıllara kadar gidecek bir yol ararken, 1934 yılından sonra davası ile yaşamaya başlar. Ve çile dolu yıllar çok yakındır.

Şair artık çalışamamaktadır. Sanatı ile gençliği ve cemiyeti yoğuracağı hapisler, kovuşturmalar ve iftiralarla uğraşacağı yıllar gelip çatmıştır. Son anlarına dek kendi başına bile kalsa sürdüreceği Büyük Doğu davasını 17 eylül 1943’te ilk sayısını çıkardığı Büyük Doğu Mecmuası ile başlatmıştı. Üstad, Büyük Doğu dergisinin ilk sayılarından itibaren yazdığı ideolocya örgüsü ile gençliği ve cemiyeti yoğurmaya başlamıştı.

Davasını herhangi bir rejime alternatif olarak değil, İslam’ı yeryüzüne saf bir ideal ile tanıtma işi olarak tanımlıyordu. Ve bilinmesi kolay olan bilgileri kullanarak, onlara uygun yaşayan ve ebediyet ölçüsü ile zamanı ve mekanı fetheden hayat mimarisini kurmaktır, diyerek hedefi apaçık ortaya koyuyordu. Onun hedefi Asımın Nesli’ni namusunu asla çiğnetmeyen ve dahi çiğnetmeyecek nesli yeniden yetiştirmekti.

Necip Fazıl;
“Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler sepen ordu?
Nerede kardeşlerin cömert nil, yeşil tuna;
Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna?”
diyerek Asımın Neslinin karanlıklar da kaybolduğunun farkındaydı. Ve bu gençliği ya o karanlığın içinden çekip alacak yada yeni bir nesil yetiştirecekti.

İslam Dünyasında yeniden doğuşun hikayesi olan Necip Fazıl’ın büyük doğu harekatı pek çok kereler, Çanakkale de Asımın neslini kurutamayanlarca, sekteye uğratılmaya çalışılmışsa da, Necip Fazıl, üstadı Abdülhakim Arvasi’nin ve büyük Türk Milletinin manevi gücü ile ayakta durmuş ve bugünlere ulaşmıştır.

Necip fazıl davasına olan inancını asla kaybetmemiştir. Onlarca davanın muhatabı olarak mahkeme koridorlarında, baba katilleri ile aynı hücre ve zindanlarda davasından vazgeçmesi için tutulduysa da, o asla davasını zamanının bir serveti değerinde olan yüz bin lirayı asla kabul etmeyerek göstermişti. Çünkü davasına inancı tamdı. Ve bu inancını şu mısralarla dile getiriyordu.
“Bekleyin , görecektir, duranlar yürüyeni;
Sabredin gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!”

Ölüme hazırlanmak, bu dünya hayatında kalıcı bir eser bırakmak zordur insan için. Ama üstad bunu başarmış, biz gençliğe asımın nesli olmamız ve o yolda gerekirse özgürlüğümüzü dahi feda etmemiz uğruna, İslam aleminin beklediği büyük zuhuru ve yeniden doğuşun simgesi olan büyük doğu davasını bırakarak ölüme hazırlanmıştır. Necip Fazıl asla Büyük Doğu davası ile kendi şahsını yüceltmek ve günümüz tabiriyle, popüler olma derdini asla taşımamıştır. Şahsı için istediği belki de tek şey tabutunu taşıyacak tam inanmış dört adamdı.

Yakın zamanda yaşadığım ve en başta yazdığım bir olay ile günümüz gençliğinden bahsetmek istiyorum. Günümüz gençliği annesini, yani davasını kaybetmiş durumdadır. Asımın nesli olma şuurundan çıkıldığı şu zaman diliminde -necip fazılın yolunda ilerleyen mutlu azınlığı hariç tutarak- gençlik o çocuğun gözyaşları ile ağlamaktadır. Bir çocuğun gözünden akan yaşları görmeden geçip giden nesli o Pazar yerinde ki o çocuğu gören birkaç genç -büyük doğu davasını yürekleri ile taşıyanlardan- kurtaracaktır.Pazar yerinde ağlayan o ufak çocuğu günümüz gençliğine benzetirsek, o gençliği kurtarmak yerine duygu istismarı ile kullanabilecek bir düzine -hatta daha fazla- sapık davalar kol gezmektedir. Günümüz gençliğinin zabıta amcaları Üstad Necip Fazıldır. Ve o ağlayan çocuğun annesi, yani onu koruyan kollayan ve yetiştiren Büyük Doğu davasıdır. Bu davanın zorluğunu Sakarya türküsünde şöyle anlatır Necip Fazıl;
“İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal,
Yalnız zehirle pişmiş aştan
Ve ayrılık anneden, vatandan arkadaştan”
Asımın nesli olma yolunda ilerleyen gençliği bekleyen tehlikeler, sadece ayrılık ve zehirle pişmiş aşı tatmak değildir. Günümüz olaylarını göz önüne aldığımızda tahmin dahi edemeyeceğimiz nice tehlikeler bizleri beklemektedir. Üstad kendi zamanındaki tehlikeleri sezmiş, bilmiş ve kendisini hazırlamıştı. Büyük Doğu gençliği olarak Necip Fazıl’ı ve büyük doğu davasını tam anlamıyla sindirebilirsek, bugün o düzinelerce sapık davanın arasında, hiçbirini kabul etmeyerek, sadece İslam Davasını sonuna dek savunabiliriz. Bu yolda yapmamız gerekenler öncelikle o büyük şahsiyeti tanımak ve vasiyetini yerine getirmek olacaktır.

Üstad fikir ve duyguda vasiyete ihtiyaç duymamış ve bu konuda tüm eserlerini fikri vasiyeti olarak kabul etmiştir. Ve tüm bunların özetlenmesi halinde şu sözleri sarf etmiştir.”Allah ve Resulü; başka her şey hiç ve batıl.”

İşte üstadın bu sözleri, Asımın neslinin karanlıklardan çıkması ve yeniden kendini yetiştirmesi için bir ışık niteliğinde olmalıdır. Kuran ve Sünneti rehber edinerek, yüce bir noktaya gelmiş üstadın yolundan giderek ve davasını Kuran ve Sünnet davası bilerek yaşamalı, bu uğurda canını dahi verebilmeli, kendimizi son damla kanını dahi olsa bu yolda verebilecek şekilde yetiştirmeliyiz. O büyük fikir adamının yolundan giderek vasiyetini yerine getirmiş olacağız.

Nasıl ki kalabalık bir Pazar yerinde insanlar olanca özenlerini göstererek; armut, muz ve salatalık almaya çalışıyorlarsa, biz de Büyük Doğu gençliği olarak bu dünya hayatını bir pazar yeri olarak görüp sadece dünyalık pazar sepetimizi doldurmakla uğraşmamalıyız. Sesini duyduğumuz ama kalabalıktan bulamadığımız o ağlayan çocuğa, yani aslında dünya üzerinde ağlayan gençliğe çare bulmalı, o çocuğu annesinin yanına yani davasına herhangi bir şekilde götürmeliyiz. Çünkü bir farkımız olmalı, pazar yerinde salatalık ve çilek arayan, sapık dava ehli insanlardan.

Ve değerini bilmeliyiz Üstadın arkasında bıraktığı Büyük Doğu gençliği olmanın. Çünkü bize sesleniyordu gençliğe hitabesinde. Ve davasını nasıl başarı ile başlattığını, o gediğin kapanmasına müsaade etmezsek eğer zamanı ve mekanı fethedeceğimizi…
Surda bir gedik açtık;mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgar, artık ne yandan esersen es!..
n.f.k.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.