ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Ya Türkiye Ya da Örgüt Kazanacak!..

Yusuf Kerimbağlı

09 Aralık 2013 Pazartesi 02:00
  • A
  • A

Yüksekova’da polise açılan ateşten sonra iki kişinin ölmesi ve ardından dört askerin kaçırılması birçok çevreyi huzursuz etmiştir. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “asker kaçırma hadisesi, çözüm sürecini sabote etmek için düzenlenen bir eylemdir” tespiti olayların düzenli ve planlı hadiselerin bir parçası olduğunu ortaya sermektedir. Aslında Güneydoğu’da uzun zamandan bu yana değişik çatışma senaryoları gündemdedir. Olayları zaman sıralamasına göre takip edersek İslami Çevrelerle PKK’yı birbirine vurdurma senaryolarından son olarak da direk askeri hedef alan eylemlere kadar toplumun bütün kesimlerini rahatsız eden eylemlerin arka arkaya geldiğini söyleyebiliriz.

Son zamanlarda yaşanan dershane çatışmasının çatışmayı başlatanlar tarafından “dershaneler kapatılırsa PKK güçlenir” tezini ortaya attıkları bilinmektedir. Daha sonra Bugün Gazetesi, dershaneler kapatılırsa Hizbullah Örgütü nemalanır tarzında bir haber yapmıştır. Taraf Gazetesi Yazarları’ndan Emre Uslu, “dershanelerin kapatılması hükümetin PKK’ya verdiği sözün bir gereğidir” mealinde açıklamalar yapmıştır. Bu tez tutmayınca aynı çevrelerin dershanelerin kapatılması ile 2004 MGK Kararlarıyla irtibatlandırması manidar bulunmuştur. Ama dershane meselesinden diğer birçok meselenin Güneydoğu’da yaşanan hadiselerle ilgili konuşulması hatta 7 Şubat MİT Darbesi girişiminin “Çözüm Süreci” kapsamında bir eylem olması aynı çevrelerin Türkiye’nin yumuşak karnı ile Türkiye’ye saldırdığı izlenimini uyandırmaktadır. Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Cem Küçük dünkü yazısında “Camia denilen örgütün polis ve yargı içinde cunta faaliyetleri yürüttüğünü” iddia etmiştir. Bazı yazarlar aynı örgütün ordu içinde de dostları olduğunu söylemektedir. Başbakan Erdoğan, son zamanlarda yaşanan tartışmalarla ilgili “bazı şeyleri açıklarsam yer yerinden oynar” mealinde sözler söylemesi ve “milli iradeye” vurgu yapması dikkat çekicidir. Emre Uslu, “cemaatin, Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerinin bozulmasından rahatsız olduğunu” söylemiştir. Çözüm Süreci’nden bu yana PKK’nın üst düzey kadrolarıyla İsrail ve İran istihbaratlarıyla görüştükleri herkesin bildiği bir sırdır. Başbakan, Mısır Darbesi hakkında arkasında İsrail’in olduğunu söylemiştir. Zaman Gazetesi’ndeki bazı yazarlar, İhvan’a darbeye direnmeme tavsiyesinde bulunmuştur. Türkiye’de darbe mümkün müdür? İktidarın olduğu her yerde darbe her zaman mümkündür. Ama darbe olması için önce kaos olması lazımdır. Dershane tartışmalarının ve son olarak Güneydoğu’da yaşanan olayların Gezi’den bu yana devam eden kaos senaryolarının bir devamı olup olmadığı sorgulanmalıdır.

AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, MGK’ya ait belgelerin MİT’ten sızdığını söylemiştir. Gezi gibi büyük bir olayın MİT ve Emniyet İstihbarat’ın dikkatinden kaçması ve siyasi otoriteyi uyarmaması her zaman dikkat çekici bulunmuştur. Cuntanın uzantıları MİT’in içerisine de sızmış olabilir. Cunta, son ana kadar klasik darbeyi deneme noktasında kararsızdır. Çünkü klasik bir darbenin Türkiye’yi sürükleyeceği nokta darbeyi planlayan İsrail’in bile tahmin etmediği noktaya ülkeyi sürükleyebilir. Gizli Belge, kaset vs. komplolarla Türkiye siyasetine yön vermek istedikleri açıktır. Hele Güneydoğu’da terör dalgası başlarsa cunta, “devleti ben kurtarabilirim” diye ön plana çıkabilir.

Devlet, Abdülhamid (rh.a)’dan bu yana girişeceği en çetin savaşa hazır mıdır? Görüldüğü kadarıyla hazır değildir. Zira devletin üst kademesi savaşın sürdürülmesi noktasında isteksizdir. Başbakan tehlikenin farkındadır ama onun tehlikeyi kavraması meseleyi tek başına çözememektedir. Devlet, düşmanlarına karşı denge siyaseti izleme durumundadır. Bu sebeple Başbakan ve yakın çevresi hariç bu savaşta pek bir ses çıkmamaktadır. Zaten örgütün, MGK Belgeleri üzerinden devlete saldırmasının cüreti de bu noktadan kaynaklanmaktadır. Ama devlet, büyük bir hata yapmaktadır. Düşmana karşı denge siyasetinin düzenleneceği bir zamanda yaşamıyoruz. Bütün dünya sarsılmaktadır. Düşmana taviz verilirse Türkiye diye bir ülke kalmayacaktır. Çok kısa zamanda Suriye’den beter bir Türkiye ile karşılaşabiliriz. Bütün dünyada bu kadar şiddetli çatışmalar yaşanırken çatışmalara komşu ve her an bütün dengeleri değiştirebilecek bir Türkiye, asla yaşatılamaz. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaması için örgüte destek veren veya sessiz kalan kimseler bilmelidirler ki, örgüt bu mücadeleyi kazanırsa mücadele edecekleri bir Cumhurbaşkanı Makamı da kalmayacaktır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e büyük görevler düşmektedir.

Gezi Hadiseleri’nde Bülent Arınç’ın “olaylar bu kapsamda büyüyerek devam ederse, ordu hükümetin emrinde olayları söndürmek için müdahale eder” sözleri, Gezi’den darbe çıkartmak isteyenleri büyük hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu olaylarda da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir çıkışı cuntacı örgütleri hayal kırıklığına uğratır ve şamarın sesi Okyanus Ötesi’nde bile duyulur. Abdullah Gül’ün tavrı savaşta belirleyici olacaktır. Ya Türkiye kazanacaktır ya da örgüt!..

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.