28 Şubat dönemine ilişkin, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan 103 sanığın yargılandığı davanın duruşmasında müşteki gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, Abdullah Çatlı'nın ölümünde de FETÖ'nün önünün açılmak istendiği ileri sürerek, "Çatlı, eğer medya, borsa Erbakan'a karşı harekete geçecek olsaydı arkadan dolanıp onlarla hesaplaşacaktı. Yani Susurluk da bunun bir parçasıydı. Fetullah Gülen'in önü açılacaktı, iktidara taşınacaktı. Ama BÇG, İslam'ın ılımlısına da karşıydı radikaline de." dedi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görüşülen davanın 86. duruşmasına sanıklar Çevik Bir, Çetin Saner, Çetin Doğan, Alican Türk, Selman Yazıcı, Cemal Hakan Pelit, Lokman Ekinci, Ünal Akbulut, Ersin Yılmaz, Erkan Yaykır, Erol Özkasnak ile mağdurlar ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşma öncesi, 28 Şubat döneminde DYP Genel Başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunması dolayısıyla üç kez "tanık" olarak dinlenmek üzere davetiye çıkardığı eski Başbakan Tansu Çiller'in, duruşmaya katılmayarak mazeret gönderdiği belirtildi.
Tanıklık için mahkemeye çağrılan REFAH-YOL Hükümeti'nin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın danışmanlığını yapan gazeteci İlnur Çevik'in de ABD'de olduğundan duruşmaya katılamayacağını bildirdiği kaydedildi.
Duruşmada, 28 Şubat döneminde partisi DYP'den istifa eden eski milletvekili Şamil Ayrım tanık olarak dinlendi. Ayrım, 28 Şubat döneminde istifasında herhangi bir kurum ya da kişinin etkili olmadığını belirterek, "Kendi irademle istifa ettim ve kimsenin tesiri olmamıştır. DYP üyesi olarak REFAH-YOL Hükümeti'ne güvenoyu verdim. Parti içerisinde de verilen görevleri yaptım." dedi.
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın, "Bir siyasetçi olarak, 28 Şubat döneminde sokakta tankların ne işi vardı. Bilginiz var mı?" sorusu üzerine Ayrım, "Bir tarafta kapatma davası, bir tarafta istifalar. Onurlu, haysiyetli bir siyasetçi olarak bugün ülkede aynı şartlar olsa yine aynı kararı verirdim." dedi.
Müşteki avukatlarının, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunda, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'a baskı yapılmadığını belirtmesine tanık olmadığını belirten Ayrım, DYP milletvekili olarak REFAH-YOL Hükümeti'nin icraatlarından memnun olduğunu söyledi.
Partisinden istifasında dış etkenlerin etkisinin olduğu iddiaları sorulan Ayrım, iddiaların doğru olmadığını söyledi.
- "İddianame FETÖ talimatıyla hazırlandı"
Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Fevzi Türker'inin avukatı Aykanat Kaçmaz, FETÖ'nün darbe girişiminin ardından firari olan ve geçen günlerde yakalanan eski savcı Mustafa Bilgili'nin iddianameyi hazırladığı hatırlatarak, dava konusu iddianamenin FETÖ talimatıyla hazırlandığını öne sürdü.
Sanıkların TSK'da yapılan istihbarat çalışmaları sonucunda yargılandıklarını savunan Kaçmaz, "Yapılan istihbarat çalışmaları sonucu işlemler yapıldı. Bu insanlar, işlemler yapıldığı için yargılanıyor. FETÖ'cülerin TSK'dan atılmaları bu insanlara suç olarak yöneltiliyor. O zaman gerekli tedbirler olmasa belki 15 Temmuz gecesi, 10 yıl önce yaşanacaktı. Başörtüsü mağdurlarının istismar edilerek, hazırlanan iddianame, örgüt talimatıyla yazılmış 'şey'den başka bir şey değildir." dedi.
Sanıklardan Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz de Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki FETÖ çatı davasının Ergenekon, Balyoz davaları ile Kozmik Oda soruşturmasının birbiriyle bağlantılı olduğunu ve bu davaların TSK'nın biçimlendirilmesi ve FETÖ'ye karşı kişilerin TSK'dan tasfiyesinde kullanıldığını ileri sürdü.
Mahkemenin görev konusunu karara bağlaması gerektiğini belirten Ersöz, Ergenekon davasında Yargıtay 16. Ceza Dairesinin işaret ettiği hususların göz önüne alınmasını talep etti.
- "Aynı örgüte hizmet ettiklerini düşünüyorum"
Sanıklardan Çevik Bir'in avukatı Ümit Kara da davanın düşürülmesi gerektiğini savunarak, "Silahlı Kuvvetler, o dönemde 15 Temmuz'daki gibi hareket tarzı benimsememiş, en yüksek istişare organı olan MGK'da tavsiye niteliğindeki görüşlerini açıklamıştır. Batı Çalışma Grubu (BÇG), 28 Şubat'taki MGK'dan 41 gün sonra, dönemin Genelkurmay Başkanının emriyle kurulmuştur." dedi.
Avukat Kara, müştekilerden Tamer Tatar'ın eski bir FETÖ mensubu olduğunu ve iddianameyi hazırlayan savcının da FETÖ'den meslekten ihraç edildiğini savunarak, kovuşturmanın sonlandırılmasını talep etti.
Sanıklardan eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın avukatı Erol Aras da davanın başından itibaren yargılamanın Anayasa Mahkemesinde yapılması gerektiğini söylediğini belirterek, "15 Temmuz, 1997’de alınan kararların ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Burada müvekkillerimizin hepsi yaşlı. Yeniden bir yargılama, sil baş yapılırsa süre çok uzayacak. Kimilerinin artık bu saatten sonra gelip ifade vermesinin bir kıymeti kalmamıştır. Dosyanın tamamlanıp, beraat kararı verilmesini istiyorum." diye konuştu.
Sanık avukatlarından Akın Şenol ise yargılama aşamasında, Genelkurmay Başkanlığından bilgi istendiğinde zorluklarla karşılaştıklarını ileri sürerek, "Genelkurmay'a yapılan taleplerde direnç gösterilmişti. Evrakların bir dolap içerisinde bulunduğu söylenmişti. Delillerin toplanması aşamasında istenilen kurumlardaki kişilerin de aynı örgüte hizmet ettiklerini düşünüyorum." değerlendirilmesinde bulundu.
- Çetin Doğan'ın savunması
Sanıklardan emekli Orgeneral Çetin Doğan, yaptığı savunmada, BÇG'nin meşru bir zeminde hareket ettiğini söyledi. BÇG'nin aldığı kararlara değinen Doğan, "O döneme ait olaylar FETÖ'yü hedef alan, yaptığı faaliyetlerle ilgili önlem alınmasını gerektiren kararlar, ilgili makamlara iletilmiştir. Gülen'in kayırıldığına dair belge, 72 sayfalık bir Gülen Raporu olduğu söyleniyor. Özetle beş sayfa bir rapor var. Burada Gülen'in zararlı ve takip edilmesi gereken birisi olduğu bu belgede de yazılıdır." ifadelerini kullandı.
Darbe karşıtı olduğunu savunan Doğan, "Kimse kanaatlerle hareket etmesin, biz vatanperver insanlarız. 1980'den ve 1971 muhtırasından ders almış insanlarız. Daha önce de açıkladığım gibi cumhuriyeti korumak sadece bizim değil bütün vatandaşların asli görevidir." dedi.
- Çevik Bir'in savunması
Sanıklardan emekli Orgeneral Çevik Bir de iddianameyi hazırlayan savcının FETÖ'den tutuklandığını hatırlatarak, iddianamenin FETÖ'nün talimatları doğrultusunda hazırlandığını ileri sürdü. Bir, "Sayın Çiller defalardır davet ediliyor fakat mağdur olarak bir defa ifade vermeye gelmedi. Dosyada Çiller'e ait olduğu iddia edilen ifadelerin sadece 2-3 sayfası Çiller'e aittir. Geri kalan kısmı savcı tarafından düzenlenmiştir." ifadelerini kullandı.
Kendisinin FETÖ elebaşı Gülen ile yakınlığı olduğuna dair söylemler olduğunu belirten Bir, "Konu saptırılıyor, FETÖ ile ilgili ilk brifingi, 17 Ocak 1997'de Cumhurbaşkanına verdim. O takdimler iddianameye konulmamış. TSK, bu konuda 90'lı yıllardan itibaren çalışmaya başlamış ama bizim dönemimizde devlete duyurulmuştur, FETÖ tehlikesi. Yine FETÖ'nün okulların devri konusunda bana yazdığı mektup aleyhimizde kullanılmaya başlandı. Bu mektubu arzu ederseniz size takdim edebilirim ama siz de isterseniz bulabilirsiniz." diye konuştu.
- "Gülen'in önü açılacaktı, iktidara taşınacaktı"
Müşteki gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, 1991'de CIA'in kendisi ile görüştüğünü ileri sürerek, BÇG ve Fetullah Gülen yapılanmasını, "ABD'nin Türkiye'deki taşeronları" olarak nitelendirdi. "Amerika'nın Türkiye üzerinden İslam dünyasını dönüştürmeyi hedefleyen bir projeksiyon savaşı var." değerlendirmesinde bulunan Dilipak, 28 Şubat'tan sonra kendisine bir CD geldiğini aktararak, şunları söyledi:
"Bu CD, Erbakan'a ulaşan CD'nin aynısı. Ben Erbakan'ın eski danışmanıyım, biliyorum. O toplantı GATA'daydı. Çevik Bir'in de sesi vardı. O zaman kim bunu kaydetti bilmiyorum. Kayıtta diyor ki 'Eğer hükümet üzerimize gelirse ne yapacağız?' Bunlar Gezi'de olduğu gibi bir halk ayaklanması planlıyorlardı. Hükümet üzerimize gelirse halkı sokağa çekelim konusu konuşuluyor. 'Peki kontrol dışına çıkarsa ne olur?' diyor içlerinden biri. Bir tanesi 'Bu bir felaket olur' diyor. Bir tanesi de 'Gerekirse rejimi korumak için bunu göze almalıyız' diyordu. Erbakan'a ulaşan kaset buydu."
Abdullah Çatlı'nın ölümünde de FETÖ'nün önünün açılmak istendiği ileri süren Dilipak, "Çatlı, eğer medya, borsa Erbakan'a karşı harekete geçecek olsaydı arkadan dolanıp onlarla hesaplaşacaktı. Yani Susurluk da bunun bir parçasıydı. Fetullah Gülen'in önü açılacaktı, iktidara taşınacaktı. Ama BÇG, İslam'ın ılımlısına da karşıydı radikaline de." dedi.
- "DEAŞ'ı kim örgütlüyorsa, İslamofobia'yı da FETÖ'yü de o örgütlüyor"
Dilipak, "DEAŞ'ı kim örgütlüyorsa, İslamofobia'yı da FETÖ'yü de o örgütlüyor" değerlendirmesinde bulundu.
28 Şubat'ın baskılarından ötürü gelininin okuyamadığını, psikolojik baskı gördüğünü aktaran Dilipak, suçluların cezalandırılmasını talep etti.
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar, davanın 'örgüt' kısmının yargılandığını, sivil kısmıyla ilgili bir yargılamanın yapılmadığının belirterek, "Görevli mahkemenin burası olduğunu düşünüyorum ve sanık avukatlarının görevsizlik talebinin reddedilmesini istiyorum." dedi.
Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Levent Savaş, bir kısım sanıklar yönünden CMK 8 ve 11. maddelerinin dikkate alındığında bağlantı ve ayırma hususunun düşünülmesi gerektiğini belirtti. Savaş, geçerli kabul edilen iddianame ve buna bağlı görevsizlik kararı hakkında, şunları kaydetti:
"Dosyamızda, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının iddia edilen eylemlerinin örgütsel bağ iddiası, görevin kendisine kolaylık ve avantajla gerçekleştiğinin iddia edilmesi karşısında, Yüce Divan sıfatıyla yargılamasının Anayasa Mahkemesinde yapılması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 158/3 maddesinde mahkemeler-Anayasa Mahkemesi arasında görev uyuşmazlığında Anayasa Mahkemesinin kararının esas alınacağı hükme bağlamıştır.
Mahkeme, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla ilgili suç tarihindeki iddialara bağlı olarak tefrik kararı verip dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderebileceği gibi bağlantı iddiası karşısında iddianamenin sonuç bölümündeki düzenleme karşısında tüm sanıklar hakkında da dosyayı gönderebilir. Diğer hususlar, açıklama ve buna yönelik talepler mahkeme takdirindedir."
- Ara kararlar
Mahkeme, verilen aradan sonra ara kararını açıkladı. Buna göre, 28 Şubat döneminde DYP Genel Başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunması dolayısıyla "tanık" olarak dinlenmek üzere daha önce davetiye çıkarılan Tansu Çiller'in yeniden çağrılmasına karar verildi.
Çağrı kağıdında, Çiller'in gelecek duruşmada hazır olmadığı takdirde zorla getirileceğini dair ihtarda bulunulacak.
REFAH-YOL Hükümeti'nin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın danışmanlığını yapan gazeteci İlnur Çevik hakkında yeniden "tanık" sıfatıyla çağrılması için çağrı kağıdı çıkartıldı.
Bir kısım sanık avukatının, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan'ın, tanık olarak dinlenmesi talebinin reddine karar veren mahkeme, Özkan'ın duruşma günü hazır olması durumunda dinlenebileceğini bildirdi.
FETÖ elebaşı Gülen'in sanık Çevik Bir'e gönderdiği belirtilen mektubu mahkeme sunması için Bir'e süre verildi.
Kamuoyunda "FETÖ Çatı Davası" olarak bilinen FETÖ ana iddianamesinin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinden istenilmesine karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi.
Davanın 18 Temmuz'daki son celsesinde eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Salim Dervişoğlu, telekonferans sistemiyle İstanbul'dan bağlanarak, "tanık" olarak dinlenmişti.