230 sanığın tahliye edildiği Balyoz davasının avukatı Celal Ülgen çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ergenekon, Poyrazköy gibi davalarında avukatlığını yapan Ülgen, paralel yapının devleti ele geçirmek istediğini söylüyor.
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını getiren AK Parti iktidarı ve Başbakan'a tüm tepkilere rağmen teşekkür ettiğini belirten Ülgen, Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'a verdiği röportajda şu mesajları veriyor...
İmzasız CD'ler delil oldu
"Balyoz Davası 20 Ocak 2010 tarihinde Taraf'ın manşeti ile başladı. Cumhuriyet Başsavcılığı Mehmet Baransu'dan bilgi istiyor. Baransu 4 DVD teslim ediyor. Baransu bunları tanımadığı bir kişi tarafından gazeteye getirildiğini söylüyor. CD'ler inceleniyor ve gerçek olup olmadığı yönünde bilirkişiden rapor isteniyor. Ancak CD'ler sanıkların egemenlik alanında bulunmamış ki. Evlerde bulunmayan CD'lerin sahte olup olmamasının bir önemi yok. Herkes böyle CD üretebilir. İçinde imza yok, belge yok. Ama maalesef kimin getirdiği belli olmayan CD'ler delil kabul edildi.
Birileri delil oluşturuyor
Sistem şöyle işliyor. Birileri delil oluşturuyor. Deliller belirli yerlere konuluyor. Sonra polis geliyor eliyle koymuş gibi buluyor. İkinci yöntem ise sabah baskın yapılıyor. Dijital verilere el konuluyor. Bilgisayarlara suç unsuru oluşturacak veriler yerleştiriliyor. Biz buna müdahale ettik ve "onların imajlarını çıkarmanız gerekir" dedikten sonra yöntemlerini değiştirdiler. Üçüncü aşama olarak hackerları kullandılar. Uzaktan bilgisayarlara ulaşarak delil oluşturdular.
Erdoğan'ın olağanüstü etkisi
Dünyanın hiçbir yerinde imzasız fotokopiler delil kabul edilemezdi. Ancak karşımızda savcı ve yargıç kılığında çete üyeleri vardı. Hiçbir şey anlatamadık. Çete diye bir suç varsa bunu paralel yargı işlemiştir. Bunların amacı devleti ele geçirmektir. Bunların amacı darbe yapmaktır.
Başbakan'a mektup yazıp "Bu çete sizin de başınıza bela olacak, gelin birlikte çözelim" dedim. Cemaat güdümündeki savcı ve yargıçlarla defalarca sohbet ettim. "Başbakan kim oluyor" diyorlardı. Hatta "günü gelince onları da yargılarız"ın ipuçlarını da gördüm o konuşmalarda.
Paralel yargının kumpas kurduğu bu davaların sanıkları siyasi iktidarı etkiledi. "Bu korkunç iddialar ya gerçekse" diye düşünmeye başladılar. Böyle bir süreçten sonra iktidar cemaate dur demeye karar verdi. Gülen hareketi ise iktidarın önünü keseceğini fark edince 17 Aralık ve 25 Aralık'ta düğmeye bastı. Başarılı olamadılar çünkü Başbakan'ın parti tabanı ve seçmeni üzerinde olağanüstü bir etkisi vardı. Paralel yapı bu etkiyi kıramadı. Ayrıca birçok cemaat yandaşı iktidarın yanına geçti."