Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu medya bir defa onurlu, şahsiyetli olsa bir Başbakanın, Adalet Bakanıyla konuşmasını ki bu kriptolu telefondur, bakın bu kriptolu telefonu adamlar dinliyor. Kim paralel yapı, nereden dinliyor benim artık aramama gerek yok, TÜBİTAK. Bu devlete saldırıdır" dedi.
Erdoğan, ATV ve A Haber'de ortak yayımlanan "Başbakan ile Gündem Özel" programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Kırım eğer Rusya'ya bağlanma kararı verirse referandumda o zaman bizim tavrımız ne olacak" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Onu tabii bizim merkezi yönetimle ayrıca bunu değerlendirmemiz lazım. Ukrayna'nın merkezi yönetiminin tavrı ne olacak? Çünkü orada Ukraynalı da var. Şimdi Tatarlarla Ukraynalılar 650 bin yapıyor. Bu küçümsenecek bir rakam değil veyahut da şekli ne olacak. Ama biz tabii onu hiç düşünmek istemiyoruz, Ukrayna'ya yazık olur diyoruz" yanıtını verdi.
"UKRAYNA'YA YAZIK OLUR"
"Kosava emsal oldu mu" sorusu üzerine de Erdoğan, Kosova'nın çok farklı olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Kosava'daki Arnavut miktarı yüzde 5 bile değil ve dini noktada da değil. Yüzde 95'i Müslümandır. Arnavutuyla Türküyle yüzde 95 yani beş bile Sırp yok orada. Buna rağmen Kosova'ya maalesef birileri hala yaptırım yapmanın gayreti içerisinde. Amerika bile baştan Kosova'nın bağımsızlığını destekledi ama devamı gelmedi. Bakın hala uluslararası camiada beklenen sayıya ulaşamadıkları gibi sayıda da sıkıntı var. Biz bir taraftan onlar için koşturuyoruz kendileri koşturuyor. Ama şu anda ne de olsa yine de 'bağımsız bir devletim' havasında münasebetlerini devam ettiriyorlar. Burası Kosova'ya benzemiyor."
"Ukrayna'da sokak gösterileri sonunda ülkeyi bölünmeye kadar götürdü. Yakıp yıktılar, Avrupa'da alkışladı" denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, buradaki olayların da bir merkezden yönetildiğini ifade etti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dikkat ederseniz gerek bizde yani Gezi olaylarındaki karakter, kullanılan figürler aynen Ukrayna'da var. Televizyonda falan bunların hepsini izledik. Benzer şeyleri kısmen bakıyorsunuz Mısır'da falan uyguladılar. Aynı şeyler. Brezilya'da aynı şeyler vardı. Dolayısıyla Ukrayna'daki bu uygulamalar neticesinde de doğrusu Ukrayna bir defa özerk yani Kırım Cumhuriyeti ile ilgili olarak başından itibaren belki çok daha sağlıklı bir yapıyı meydana getirebilirdi, hiçbir zaman orası sağlıklı yapıya kavuşamadı. Ben ne zaman Ukrayna'ya gittiysem hep orayla ilgili şikayetler olmuştur ki bizim Tatar kardeşlerimize orada ciddi desteklerimiz oldu, hala devam ediyor. Onlara okullar, evler yaptırdık, ibadethaneler, yollar yaptırdık, tarihi eserleri restore ettik ki bir özgüvenleri gelsin diye. Tabii sağ olsun gerek Çubarov gerekse Cemiloğlu şu anda onlar işin öndeki liderleri olarak da belli bir gayretin içerisindeler, çektikleri belli bir çile var, bu çile tecrübeye dönüşmüş. Bunun da gençlik üzerinde belli bir tesiri var. Fakat tabii hassasiyetle takip ediyoruz, takibe devam edeceğiz. Oradaki tercih çok hassas bir konu."
SURIYE'DEKI IÇ SAVAŞ
Suriye'deki iç savaşın hatırlatılarak "Suriye konusu gündeme geldiği zaman da 'zehirli gazla öldürme başka şeyle öldür' diye görüş birliğine varıyorlar" denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, "Şimdi bu çok aldatıcı bir olay" değerlendirmesini yaptı.
Bu durumu G-20'de dile getirdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları dedi:
"ABD'de de bunu işledim. Birilerinin ağırına da gitti. O zamanlar 120 bindi konvansiyonel silahla ölenlerin sayısı, bin 500 de kimyasal silahtı. Dedim yani 'kimyasal silahla ölenler ölü ama konvansiyonel silahlarla ölen, ölü değil.' 'Böyle mi bakacağız bu olaya' dedim. Bir defa burada insan ölüyor. Bu bir suçtur, insanlık suçudur. Buna karşı bir defa burada şu 20 ülke, dünyanın hemen hemen dünyanın neredeyse çoğunluğunun ötesinde bütününe yakının teşkil ediyor. Para olarak ekonomi olarak da öyle. Hala silahlandırmayı yine içimizdeki ülkeler yapıyor. Tabii ki burada malum, ben bunu Sayın Putin'e de söyledim, yüzüne söylediğim için burada da söylüyorum, dedim ki: 'bakın şu anda Türk toplumunda, Suriye'yi Rusya silahlandırıyor, İran silahlandırıyor' dedim."
"Böyle bir yükü nasıl kaldıracaksınız" dediğini aktaran Başbakan Erdoğan, "Bunu Putin' söylediniz değil mi?" sorusu üzerine şöyle devam etti:
"Tabii tabii Soçi Olimpiyatlarına gittiğimizde o gün bir, bir buçuk saat görüştük. Dışişleri Bakanı beraberce, dedim '150 bin insan öldürüldü ve siz İstanbul'da bana Esed'in avukatı değilim dediniz ama hala onun yanında duruyorsunuz' buna karşı ortaya bir tavır konması lazım. 'Bu tavrı koymadınız, koymuyorsunuz yani burada sizin farklı hesaplarınız varsa burada en çok düşünmeniz gereken Türkiye'dir.' Niye? Biz sizinle 100 milyar dolarlık bir hedef belirledik, mali noktada. Komşuysak biz size daha yakınız. Eğer siz Akdeniz hesapları yapıyorsanız, Akdeniz'e zaten en uzun kıyıya sahip ülkelerden bir tanesi biziz. Bunları biz aramızda oturur konuşuruz bunlar ayrı meseleler. Ama gelin bir defa şuradaki kanı, ölümleri durduralım. Suriye böyle gittikçe daha iyiye gitmiyor. Yarın bu Suriye, Esed'de kalsa dahi Suriye'yi kim ayağa kaldıracak. Bu Esed mi kaldıracak? Her taraf yerle yeksan olmuş zaten. Mümkün değil. Siz demokrasiye de anlıyorum ki inanamıyorsunuz, halkın iradesini hiçe sayıyorsunuz. Yani en çok üzüldüğüm noktalardan bir tanesi dünya halen kimyasal silah, konvansiyonel silah ayrımını yapmakla aslında insanlara en büyük zulmü yapıyorlar."
"KILIÇDAROĞLU AKLINA NE GELIRSE ONU SÖYLÜYOR"
"Eski adalet bakanı Sadullah Ergin'le yaptığınız konuşmayla ilgili açıklamalarınız muhalefette ve bazı basın organlarında çeşitli tartışmalara yol açtı. Sayın Kılıçdaroğlu sizin adaleti arka bahçeniz haline getirdiğinizi iddia etti ve açıklamalarınızı itiraf olarak değerlendirdi. Ne dersiniz bütün bunlara" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu aklına ne gelirse onu söylüyor" ifadesini kullandı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar, şöyle hukuki altyapısı olan bir insan değil. Yanında hukukçu olarak gezenler de boşuna geziyor. Bakınız şurada gerek HSYK ile ilgili gerekse yine bizim aynı şekilde internet yasası ile alakalı. Bunların Anayasa Mahkemesine gidişteki ne zamanlaması ne de hazırladıkları dilekçe vesaire hiç birisi doğru değil. Birincide ret aldılar. Ondan sonra HSYK ile ilgili tekrar bir müracaatları oldu. Onda da yine 'evrakınız eksik dediler' geri gönderdiler. Bir siyasi partiye bu yakışır mı? Ret olayında da ne diyor? Kendilerine dünyanın değişik yerlerinden örnekler almışlar, akıl hocaları da malum kişiler. Bunlar daha önce isimleri geçen kişiler. Onlar da güya bunlara akıl veriyor: 'cumhurbaşkanının onamasına gerek yok.' Bırak sen cumhurbaşkanının onamasını daha oraya gitmemiş. Olay Resmi Gazete'de yayımlanmamış, siz kalkıyorsunuz Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz. Bunun bir örneği yok Türkiye'de. Bu insanların yasa tanımı veya yasalarla ilgili herhangi bir düşüncesinin bir itibarı olabilir mi? Türkiye'de bir kısım medya bunlara destek vereceğiz diye yalanları sahiplenmeye, doğru olmayanı sahiplenmeye kendilerini mecbur hissediyorlar. Yapılan iş burda da o."
DİNLENMEMİZ ANAYASAYA AYKIRI
"Adalet Bakanı ile aramda geçen konuşmada, yine montajlar yapılmış, kırpılmış kırpılmış..." diyen Başbakan Erdoğan, "Tamamını kabul etmiyorsunuz?" sorusu üzerine de "Hayır canım, parça parça. Aynen pazıl gibi" yanıtını verdi.
Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Ama ben bu olayda, bakın dinlenmemiz bir defa yasal mı? Değil, anayasaya, yasalara aykırı. Bu medya bir defa onurlu, şahsiyetli olsa bir başbakanın, adalet bakanıyla konuşmasını ki bu kriptolu telefondur, bakın bu kriptolu telefonu adamlar dinliyor. Kim paralel yapı, nereden dinliyor? Benim artık aramama gerek yok, TÜBİTAK. Bu devlete saldırıdır. Burada ben bakanımla yaptığım konuşmada tabii Sadullah Bey şey yaptı ama o pazıl da olsa ben çok açık net bunu da söylemek zorundayım. Nedir o? Malum Doğan Grubu'nun SPK ile ilgili sıkıntısıdır ve çok ciddi bir davadır o dava. Bu davada yine kusura bakmasınlar burada da o malum ilişkiler kullanılmak suretiyle çok açık net olarak bir dava belli bir yere gelmiş ve orada belli şeyler işletilmiş, ondan sonra olayın genel kurul safhası, ordan acaba 'adalet orada tecelli eder mi?' Bana düşen nedir? Çünkü burada bir defa ülkenin yüz milyonlarca kaybı var. Adalet Bakanıma ne diyorum ben, 'bunun takipçisi ol' diyorum."
Tehditten kurtarmak için ilk adımı attık. Bunların devamı niteliğindeki adımları da atacağız. Şu anda dinlenme riski olmadan konuşacak durumda değilim. Güvenli hat kullanmıyorum, artık normal telefondan konuşuyorum.'Dinlerseniz dinleyin' diyorum. Bu dinlemeler adamı ipe götürür, çok montaj var. Adamı eşinden ayırır.
"Bunu adalete müdahale olarak değerlendiriyorlar" denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, "Onlar öyle değerlendiriyor varsın öyle değerlendirsinler" karşılığını verdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Bakın ayrı bir dava, yine pazıl. Bizim normal hat o, Denizciler Odası Başkanı diyor ki: 'Böyle böyle bizi filanca ihaleden mahrum ettiler.' Metin Kalkavan, MİLGEM... Ondan sonra öyle deyince ben dedim ki: 'Metin Bey yapacağın tek şey var, senin bu sektördeki yerini biz biliyoruz dava aç' dedik. Ve dava açtı neticede davayı kazandı, ihale iptal edildi. Burada rekabet koşulları oluşmamış, bu firmanın da şu anda Türkiye'de en büyük kızağa sahip olan firma bu firmadır. Bundan daha büyük kızağa sahip olan ikinci bir firma yok. Şimdi böyle birisini sen dışarıda bırakıyorsun, rekabet koşullarını yok farz ediyorsun, ondan sonra da adrese teslim bu işleri vermek istiyorsun. Ben bunu icra konseyindeki arkadaşlarıma da söyledim. Genelkurmay Başkanıma da, Milli Savunma Bakanıma da diğer konseydeki arkadaşlarda dedim ki: 'Burada rekabet koşullarını oluşturmamız lazım, ben inanıyorum ki hatta hatta dedim gerekirse özellikle pazarlığa da oturmalısınız, bu iş daha da aşağıya çekilmeli. Çünkü ben beş gemi yapacağım yerde dört tane niye yapayım. Beş tane gemi yapıyorum kardeşim."
Başbakan Erdoğan, "yönlendirme" suçlamasını kabul etmediğini de söyledi.
Erdoğan, "Kılıçdaroğlu yolsuzluğun tanımını daha öğrenmedi önce onu öğrenmesi lazım. Bunu öğrenmediği için inanın bunların eline üç tane koyun verin kaybedip gelirler. Bunların biz SSK Genel Müdürlüğünü biliyoruz, o dönemlerini yaşadık. Sen genel müdürsün hastanelerin durumu ortada . Biz hastanelerin eczanelerine inerdik, ben o zaman SSK'lıydım, ilaç alamazdık, ilaç. Şimdi bu ülkeyi biz idare ediyoruz, hastanelerimizin hali de ortada, vatandaşlarımızın memnuniyeti de ortada. İstediği hastaneye de gidiyor en modern şekilde hizmetini alıyor" dedi.