Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanların Toplantısı'nda, köşelerinde, manşetlerinde hala iktidarı sorguya çekmeye çalışanlar, mütekebbir bir edayla, parmaklarını sallayarak, akıllarınca kendilerine ders vermeye, hizaya sokmaya hatta tehdit etmeye çalışanlar bulunduğunu belirtti.
Muhalefetin ruh halinin anlaşılması, çarpık zihniyetinin ortaya çıkması için bir olayı anlatmak istediğini ifade eden Erdoğan, CHP'nin İstanbul adayının yanında bulunan bir gencin, kendi deyimiyle kılık değiştirip, AK Parti'nin İstanbul Yenikapı'daki mitingine gelerek gözlemde bulunduğunu anlattı.
O genç kim? hangi amaçla bunu yaptı?
Kendisini çok çok üste, asilzade gibi gören ve turistik gezi gibi mitinge gelen bu gencin daha sonra gözlemlerini paylaştığını kaydeden Erdoğan, şunları anlattı:
"Oradaki bizim miting kitlemiz için 'Onlar CV'si olmayan işlerin insanları, uzaktan gelenler, İstanbul'da denizi yılda bir görenler, onlar çocuğumuzun bakıcısı, sitemizin güvenlikçisi, kapıcısı, gazete okumayanlar, internete bakmayanlar, talimatla bayrak kaldıranlar, beslenmedikleri için boyu kısa olanlar, çocuğu hükümetin verdiği makarna sayesinde doyanlar' diyor. Bir densizin çıkıp bu hakaretleri yapmasını normalde ciddiye dahi almaz, gülüp geçersiniz. Benim bir hocam vardı, 'evladım, önemli olan boy değil, soy' derdi. Şu yapılan benzetmeye bak, böyle bir benzetme, tespit olabilir mi? Bu aşağılayıcı, bu ırkçı ve faşist zihniyet sadece bu satırları yazan kişide değil maalesef o köşeleri tutan, o bazı koltuklarda oturan hatta bazı siyasi partilerde makamları işgal eden pek çok kişide bulunuyor."
Kim bu asilzade, doğuştan imtiyazlı?...
30 Mart seçimlerinin ardından pek çok köşe yazarının da bu yönde yazılar yazdığını söyleyen Erdoğan, bunların kendilerini doğuştan imtiyazlı, asilzade, her şeyin üzerinde gördüklerini kaydetti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"İşte onun için milletin sandıkta verdiği mesajın bunların nezdinde hiçbir anlamı, değeri yok. Eğer kendileri ya da kendi fikirleri iktidarda değilse hiçbir iktidarın bunların nezdinde itibar görebilme imkanı yok. 30 Mart seçimlerinde Pensilvanya örgütünün tabanını kendilerine çekmeye çalıştılar. Kendini imtiyazlı gören zümre benim muhafazakar, mütedeyyin, saf, temiz kardeşlerime böcek kadar bile değer vermedi, vermez. Bu mütekebbir zümre Alevi'ye Sünni'ye Kürt'e, Türk'e, yoksula, işçiye, emekçiye zerre kadar hoşgörü göstermez, sempati duymaz. Çünkü bunlarda ırkçılık var. Halkın kendi hür iradesiyle verdiği oyu onun doğuştan gelen özelliklerine bağlayan, bunu da tahkir eden zihniyet ırkçı zihniyettir, faşisttir, hastalıklı zihniyettir. 1940'ların ırkçı siyasetinden henüz kendilerini arındırabilmiş, o virüsü henüz atabilmiş, bünyeyi temizleyebilmiş değiller. Bunlara göre halkın seçtiği iktidar diktatördür. Ama darbecilere bunu söylemezler, tek parti rejimlerine bunu söyleyemezler. Kaybettiği halde bedel ödemeyen, koltuğundan kalkamayan genel başkanlara bunu söyleyemezler. 27 Mayıs'a, 27 Mayıs'ın bu ülkenin başına dert ettiği antidemokratik kurumlara, örneğin yargı diktasına bir çift eleştiri getirdiklerini duyamazsınız. Duyarsınız, Silivri'de. Çünkü orası onlar için adeta kapalı bir mekandı. Sosyal medyadaki uluslarararası şirketlerin kar özgürlüğünü ve haklarını savunanların, bu uluslararası şirketlerin seçim öncesinde demokrasiye, milli iradeye nasıl saldırdıklarını ifade ettiklerini de duyamazsınız."