Başbakan Erdoğan, Esenler Otogar-Bağcılar-Mahmutbey-Olimpiyatköyü-Başakşehir Metro Hattı'nın açılışını yaptı.
Mısır'daki idareyi 'sözde yönetim' diye nitelendiren Erdoğan'dan başta Avrupa Birliği olmak üzere BM ve dünya kuruluşlarını eleştirdi.
İşte Başbakan'ın açılış konuşmasından satırbaşları:
-Bağcıların dili olsa da konuşsa. Bağcılar ilçe olduğu zaman sokaklarında çizme ile dolaşıyorduk. Seçim kampanyasını öyle yapmıştık. Belediyeleri kazandık. Çehre değişmeye başladı. Lafla peynir gemisi yürümüyor.
-Şu anda inşaatı devam eden, proje aşamasında olan hatlar da bittiğinde İstanbul'da toplam metre uzunluğumuz 708 kilometreye ulaşmış olacaktır. Bugün açılışını yaptığımız Otogar, Bağcılar, Başakşehir Metrosu 18 istasyonla hizmet verecek. Yeni metro hattımız saatte 111 bin yolcu taşıyacak. Engelli vatandaşlarımızın rahat kullanımı için ne gerekiyorsa yapıldı. Açılışını yaptığımız hat yaklaşık 1,5 milyar dolara maloldu.
-Bu hat sayesinde İstanbullular'a çok önemli tasarruflar sağlanıyor. Bu güzergahta kişi başına günlük 60 dakika zaman tasarrufu sağlanmış olacak. Toplu taşımada işletme maaliyetleri, yol bakım giderlmeri, akaryakıt tasarrufu gözönüne alındığında sadece 2013 yılı için bu sistemin ekonomiye katkısı 200 milyon dolar. Daha az araç kullanılacak, atmosfere salınan karbondioksitte azalma olacak. Çevreciler gelin bakın bunu görün. Gerçek çevreci AK Parti iktidarıdır.
MISIR TÜRKİYE'NİN ÖZ BE ÖZ KARDEŞİDİR
Mısır Türkiye'nin öz be öz kardeşidir. Kahire İstanbul'un öz kardeşidir. Bizim kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim Mekke'de nazil olmuş, Kahire'de okunmuş, İstanbul'da yazılmıştır. Bu üç şehir ortak medeniyetimizin üç yıldız şehiridir. Mısır'daki gelişmeleri kaygıyla izliyoruz. Biz Mısır'ın huzuru, istikrarı ve demokrasinin tarafındayız. Mısır halkının tamamı bizim kardeşimizdir. Biz Mısır'ın tamamını bir ve beraber görüyoruz, tamamını kardeşlerimiz olarak kucaklıyoruz.
MISIR'DA BİR DARBE YAPILMIŞTIR
Son günlerde Mısır'da hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet niyaz ediyor, Mısır halkının başı sağolsun diyoruz. Önce şu ilkeyi çok net bir şekilde ortaya koyacağız. Mısır'da bir darbe yapılmıştır. Kimse kimseyi aldatmasın. Darbe kime yönelik olursa olsun, kimi hedef alırsa alsın, kimi koltuğundan indirirse indirsin, kötüdür, zararlıdır, demokrasinin ve geleceğin katilidir. İktidarı sevmiyor olabilirsin, başarısız görüyor olabilirsin. Demokrasilerde bir süre var, sandık var. Hesap o süre içinde sandıkta görülür. Bunun dışındaki her yol gayrimeşrudur, haksızdır, hukuksuzdur.
"HER TÜRLÜ TEZGAHI KURDULAR"
70 yıl otokratik rejimle yönetilen Mısır'da 1 yıl önce demokratik seçim yapılıyor. Yüzde 50'lilik oyla sayın Mursi başbakan seçiliyor. 1 yıl içinde içeriden ve dışarıdan her türlü tezgahlar kuruluyor. Meydanlarda toplanmak demokratik bir haktır. Ama meydandaki kalabalığa aldanıp hiç kimse meydanları bütün bir ülkenin fotoğrafı olarak sunamaz. Tahrir'i görenler Adeviye Meydanı'nı niye görmüyorlar? Oradakiler Mısır halkı değil mi? Tahrir Mısır'ın fotoğrafıdır diyenler Adeviye Meyadını'nın karşısında neden susuyorlar? Demokraside en iyi meydan sandık meydanıdır.
"BATILI ÜLKELER NİYE SUSUYORSUNUZ?"
Demokrasi arkasına meydanı alanın dayatmalar yapabileceği bir rejim değildir. Arkasına medyayı alanın dayatmalar yapabileceği bir rejim değildir. Demokrasi arkasına egemen güçleri, hele hele silahlı güçleri, yargıyı alanların halka dayatmalar yapabileceği bir rejim hiç değildir. Mısır'daki olaylar karşısında tüm dünya çok açık bir samimiyet testi içindedir. Bizlerle özel görüşmelerinde darbelere karşı olduğunu söyleyen Batı niye susuyorsun? Şimdi niye konuşmuyorsun? Mısır halkının iradesine saygı duyulmasını niçin istemiyorsun?
"DARBEYE DARBE DİYEMEYENLER DARBENİN DESTEKÇİSİDİR"
Uluslararası kuruluşlar bu haksızlık, zulüm karşısında ilkeli ve samimi bir duruş sergileyemediler. Darbeye açık açık darbe diyemeyenler darbenin destekçisidir. Türkiye'de ana muhalefet garip garip açıklamalar yapıyor. Bir taraftan darbenin yanında değiliz, öbür taraftan 'Mısır'daki yeni yönetim hayırlı olsun' diyor. Türkiye'deki anamuhalefet tarihi boyunca hep darbelerden beslenerek büyümüştür. Sandıklarla değil darbelerle gelmiştir. Darbeyi kınamayanlar kendi içinde birbirlerine girdiler. Demokrasinin sandık dışında bir yolu olduğunu görsünler dedi. Sevsinler sizi. Bizim milletimizin sandık dışında yol arayanlara hiçbir zaman geçit vermeyecekler, buna inanıyorum.
Darbeyi kınamayanlar, darbeler karşısında tavır takınmayanlar, ama diyenler, ancak diyenler, lakin diyenler ilkesizlik, samimiyetsizlik içindeki apoletli sivillerdir. Mısır'daki darbenin üzerinden tam 4 gün geçti. Biz darbecilerin yanında değiliz. Biz sandık neyi işaret ettiyse onların yanındayız. Avrupa Birliği çıkıp Mısır'daki darbeyi kınayan, darbeye darbe diyebilen net bir açıklamayı henüz yapamadı. Hani sizin AB müktesebatınız. BM çıkıp kararlı bir açıklama henüz yapmadı. Dün akşam BM Genel Sekreteri ile de konuştum. Görüşüyoruz, çalışıyoruz dediler. Tahmin ediyorum ki en yakın zamanda bu açıklamayı yaparlar
"CHP SEN KİM ÇEVRECİLİK KİM!"
-Ey CHP sen kim çevrecilik kim? Böyle Taksim Meydanı'na çıkıp orada nara atmakla çevrecilik olmuyor. Kaç tane ağaç diktin bundan bahset. Şu anda biz bunları yapıyoruz. Boğaz'da inşallah 29 Ekim'deki açılışını yapacağımız metro ile onun biraz daha aşağısında çift katlı tüpgeçit yapıyoruz, o da 2015'de bitiyor. Boğaz'ın üzerinde 2'si denizin altında olmak üzere 3 tane köprü oluyor. Köprülerin beşincisi de inşallah Yavuz Sultan Selim Köprüsü. İnşallah o da 2015'de bitecek. Zamanla yarışıyoruz, bu millete bu yakışır.
-Bazıları 'gençler bizim umudumuz' diyor, AK Parti buna hayır mı diyor. Ey Kılıçdaroğlu sen bu gençlere ne verdin de konuşuyorsun. Biz eğitimden ulaşıma, adaletiyle, emniyetiyle tüm şu anda hazırlanan Fatih Projesi'yle, okullarda attığımız adımlara gençlerimize imkanlar hazırladık. 1990'da, ah benim sevgili yavrularım, siz daha yoktunuz. Ama bu Bağcılar'da şu gördüğünüz caddelerde yoktu. Buralar bataklıktı, çamurdan geçilmezdi, ama şimdi bu modern Bağcılar var.
-1994'de belediye başkanı oldum. O zaman buranın belediye başkanı şimdi milletvekimiz Feyzullah Kıyıklık'tı. Daha sonra görevi Lokman kardeşimiz devralmdı. Onunla beraber durmak yok yola devam dedik. Bu da bize yetmez. Yeşiliyle herşeyiyle. 20 yıl önce 'Bağcılar'dan metro geçecek' denseydi inanır mıydınız? Mesele bu. İş bilenin kılıç kuşananındır, olay bu. Yeni metro hattımızla birlikte Esenler Otogarı'ndan metroya binen vatandaşımız 10 dakikada Bağcılar Kirazlı'da olacak. Başakşehir Otogar arası 30 dakikada katedilecek. Bağcılar'la Olimpiyat köyü arası 16 dakikaya inecek.
ÜSKÜDAR-BAŞAKŞEHİR 60 DKİKAYA İNİYOR
-Marmaray'ın devreye girmesi ve Anadolu Avrupa yakalarındaki metro sistemlerinin entegre hale gelmesiyle Üsküdar ile Başakşehir arası 60 dakikaya iniyor. Başakşehir'den Kartal, yani İstanbul'un batı ucundan doğu ucu 89 dakikada katedilebilecek. Böyle dur, kalk falan yok. Sakin sakin oturup, kitabını gazeteni okuyarak, beyler gibi belirlenen saatte belirlenen hedefe ulaşacaksın. Bu büyük yatırımın İstanbul'a, İstanbullular'a tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
-İstanbul bizim için çok müstesna çok mutene bir konuma sahiptir. İstanbul bizim için aşk, sevda, tutkudur. İstanbul'a hizmet etmek hizmetkerı olmak bizim için en büyük bahtiyarlıktır. İstanbul Türkiye'nin aynasıdır, özüdür, özetidir. İstanbul'un Türkiye'nin en büyük değeri, en büyük hazinesidir. Biz İstanbul'un sadece taşına toprağına değil, o manevi havasına, o tarihi havasına, İstanbul kadar güzel insanlarına, Türkçe'sine, hoşgörüsüne, kardeşliğine de gönülden bağlıyız, gönülden sevdalıyız. İşte İstanbul'a böyle bir aşk ve tutkuyla hizmet ettik ve hizmet ediyoruz.
-İstanbul'un her meselesini çözmek, daha yaşanılabilir bir hale getirmek, İstanbul'u muhafaza edip gelecek nesillere emanet etmek hepimizin ortak borcudur. İstanbul ve İstanbullular için yapıyoruz böyle bir yeri. İstanbul'da hangi projeyi gerçekleştiriyorsak, tarihini, kültürünü, birikimini, kayıp hazinelerini ortaya çıkarmak adına yapıyoruz. Bu şehre çok büyük fenalıklar yapıldı. Bu şehir bu millete emanet edilmiş adeta kutsal bir değerdir. O emanete on yıllar boyu çok hor davranıldı.
"TARİHİ ESERLER ÖKSÜZ BIRAKILDI"
-Tarihi eserler ucube yapıların, gecekonduların arasında öksüz bırakıldı. Nice tarihi eser beton dikmek adına yerle bir edildi. Bizim ecdadımız İstanbul'a her yıl yapıyı çok büyük bir hassasiyetle, nezaketle inşa etmişti. Her bir taş diğerinin üzerine en ince hesapla, medeniyeti, tarihi, kültürü dikkate alınarak konulmuştu. İstanbul çarpık şehirleşmeyle aslından, özünden, ruhundan koparılmak istendi. Biz İstanbul'un her karışında, İstanbul'un ruhuna, kültürüne, medeniyet tasavvuruna uygun bir hizmet anlayışını sürdürüyoruz.
-Modern İstanbul'u yaşanabilir bir kent yaparken kaybolan eserleri tek tek gün yüzüne çıkarıyoruz. Güngören, Esenler, Bahçelievler bütün buraları Başakşehir, Beylikdüzü, Esenyurt'a kadar. İstanbul, İstanbullular'ındır. İstanbul burada yaşayan her bir kardeşimizin şehridir. Burada yaşayan her bir kardeşimize emanettir. Biz Türkiye genelinde attığımız her adımda milletin hissiyatını gözetiyoruz. Ne Türkiye'nin ne de İstanbul'un hissiyatını sadece belli kesimler, gruplar, kitleler tayin etmez, edemez.
"SÖZ SAHİBİ OLANLAR YAĞMACILAR DEĞİLDİR"
-Biz ben istiyorum öyleyse mutlaka olacak anlayışında değiliz. Ama hiç kimse de ben istemiyorum öyleyse bu yapılmayacak anlayışı içinde olamaz. Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine 10,5 yıl boyunca çok büyük bir dikkatle karşı çıktık. Ancak azınlığın da arkasına aldığı medya, illegal örgüt, uluslararası kirli odaklarla çoğunluğa zulmetmesine, dayatmalar yapmasına asla müsaade etmeyiz, göz yummayız. Herkesin hissiyatına duyarlı oluruz. Bir tek ferdin bile hassasiyetini dikkate almırız. Çoğunluğun taleplerini de azınlığın uzlaşmaz tavırlarına heba etmeyiz. Bu şehrin geleceğiyle ilgili söz sahibi olan yağmacılar değildir, vandallar değildir, barbarlar değildir.
-Camları, pencereleri, esnafın dükkanlarını yağmalayanlar değildir. Gecenin dokuzundan sonra tencere tava ile sokağa dökülenler de değildir. Bu halkı rahatsız etmektir. Kimsenin halkı rahatsız etmeye de hakkı yoktur. Bu da suçtur. İstanbulumuzun geleceğiyle ilgili eğer vatandaşa saygılı olduğunu söyleyenler varsa o tencere tavayı mutfakta kullansın, sokakta değil. Eğer iktidar olmak istiyorsan onun yeri sandıktır. Sandıkta dört yılda bir genel, beş yılda bir genel, sabredersin, oyunu kullanırsın, kimi istiyorsan iktidara getirirsin. Bu modern ve medeni olmanın bir gereğidir.
"SÖZ SAHİBİ OLAN İSTANBULLULAR'DIR"
-İstanbul'la ilgili söz sahibi olan milletin kendisidir. Hiç kimse kendini milletin üzerinde görmesin. Hiç kimse anarşiye, vandallığa başvurup millete dayatmalarda bulunmaya kalkmasın. Herkesin yaşam tarzı önemlidir, bizim teminatımız altındadır. Bu toprakların, yeşil alanların hiçbir noktası işgal kuvvetlerinin işgali altında olamaz. Kim ki buraları işgal etmeye kalkarsa o zaman karşısında devleti bulur. Yaşam tarzımız tehdit altında bahanesiyle hiç kimse yakıp yıkamaz. Hiç kimse başkalarının yaşam tarzlarına bulunamaz.
-10,5 yıldır iktidardayız, kimin yaşam tarzına karıştık? Böyle bir şey var mı? Buyrun, işte şurada başı açık olanı da var, başı örtük olanı da var. Hepsi bir arada. İşte bunlar böyle bir tabloyu oluşturamadıkları için çıldırıyorlar. İşte biz bu birliği sağladığımız için güçlüyüz, farkımız bu. Gezi Parkı için ne dediler, ağaç, çevre, park dediler. Peki Allah aşkına camilerimizden ne istediniz? 3 gün Dolmabahçe Bezmi Alem Camii işgal altındaydı. Ne istediniz camilerimizden?
-Yolda yanında 6 aylık bebeğiyle 9 yaşında kızıyla gezen başörtülü annelerden ne istediniz? Utanmadan sıkılmadan çıkıp 'böyle bir şey yoktur' diye yalan söylüyorsun. Esnaftan ne istediniz? Emeğiyle geçinen insanlardan ne istediniz. Sivil vatandaşlarımızın araçlarını yakıp yıkmaktan ne anladınız. 200'ü aşkın araçları yaktınız, kamunun araçlarını yaktınız, bu nasıl bir çevrecilik anlayışıdır. Bütün saksılar yerlerde, kilit taşları söküldü. Polise o kilit taşlarını attılar. Bu polis bizim polisimiz. Bu da suçtur.-1994'de belediye başkanı oldum. O zaman buranın belediye başkanı şimdi milletvekimiz Feyzullah Kıyıklık'tı. Daha sonra görevi Lokman kardeşimiz devralmdı. Onunla beraber durmak yok yola devam dedik. Bu da bize yetmez. Yeşiliyle herşeyiyle. 20 yıl önce 'Bağcılar'dan metro geçecek' denseydi inanır mıydınız? Mesele bu. İş bilenin kılıç kuşananındır, olay bu. Yeni metro hattımızla birlikte Esenler Otogarı'ndan metroya binen vatandaşımız 10 dakikada Bağcılar Kirazlı'da olacak. Başakşehir Otogar arası 30 dakikada katedilecek. Bağcılar'la Olimpiyat köyü arası 16 dakikaya inecek.
ÜSKÜDAR-BAŞAKŞEHİR 60 DAKİKAYA İNİYOR
-Marmaray'ın devreye girmesi ve Anadolu Avrupa yakalarındaki metro sistemlerinin entegre hale gelmesiyle Üsküdar ile Başakşehir arası 60 dakikaya iniyor. Başakşehir'den Kartal, yani İstanbul'un batı ucundan doğu ucu 89 dakikada katedilebilecek. Böyle dur, kalk falan yok. Sakin sakin oturup, kitabını gazeteni okuyarak, beyler gibi belirlenen saatte belirlenen hedefe ulaşacaksın. Bu büyük yatırımın İstanbul'a, İstanbullular'a tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
-İstanbul bizim için çok müstesna çok mutene bir konuma sahiptir. İstanbul bizim için aşk, sevda, tutkudur. İstanbul'a hizmet etmek hizmetkerı olmak bizim için en büyük bahtiyarlıktır. İstanbul Türkiye'nin aynasıdır, özüdür, özetidir. İstanbul'un Türkiye'nin en büyük değeri, en büyük hazinesidir. Biz İstanbul'un sadece taşına toprağına değil, o manevi havasına, o tarihi havasına, İstanbul kadar güzel insanlarına, Türkçe'sine, hoşgörüsüne, kardeşliğine de gönülden bağlıyız, gönülden sevdalıyız. İşte İstanbul'a böyle bir aşk ve tutkuyla hizmet ettik ve hizmet ediyoruz.
-İstanbul'un her meselesini çözmek, daha yaşanılabilir bir hale getirmek, İstanbul'u muhafaza edip gelecek nesillere emanet etmek hepimizin ortak borcudur. İstanbul ve İstanbullular için yapıyoruz böyle bir yeri. İstanbul'da hangi projeyi gerçekleştiriyorsak, tarihini, kültürünü, birikimini, kayıp hazinelerini ortaya çıkarmak adına yapıyoruz. Bu şehre çok büyük fenalıklar yapıldı. Bu şehir bu millete emanet edilmiş adeta kutsal bir değerdir. O emanete on yıllar boyu çok hor davranıldı.
"SÖZ SAHİBİ OLANLAR YAĞMACILAR DEĞİLDİR"
-Biz ben istiyorum öyleyse mutlaka olacak anlayışında değiliz. Ama hiç kimse de ben istemiyorum öyleyse bu yapılmayacak anlayışı içinde olamaz. Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine 10,5 yıl boyunca çok büyük bir dikkatle karşı çıktık. Ancak azınlığın da arkasına aldığı medya, illegal örgüt, uluslararası kirli odaklarla çoğunluğa zulmetmesine, dayatmalar yapmasına asla müsaade etmeyiz, göz yummayız. Herkesin hissiyatına duyarlı oluruz. Bir tek ferdin bile hassasiyetini dikkate almırız. Çoğunluğun taleplerini de azınlığın uzlaşmaz tavırlarına heba etmeyiz. Bu şehrin geleceğiyle ilgili söz sahibi olan yağmacılar değildir, vandallar değildir, barbarlar değildir.
-Camları, pencereleri, esnafın dükkanlarını yağmalayanlar değildir. Gecenin dokuzundan sonra tencere tava ile sokağa dökülenler de değildir. Bu halkı rahatsız etmektir. Kimsenin halkı rahatsız etmeye de hakkı yoktur. Bu da suçtur. İstanbulumuzun geleceğiyle ilgili eğer vatandaşa saygılı olduğunu söyleyenler varsa o tencere tavayı mutfakta kullansın, sokakta değil. Eğer iktidar olmak istiyorsan onun yeri sandıktır. Sandıkta dört yılda bir genel, beş yılda bir genel, sabredersin, oyunu kullanırsın, kimi istiyorsan iktidara getirirsin. Bu modern ve medeni olmanın bir gereğidir.
"SÖZ SAHİBİ OLAN İSTANBULLULAR'DIR"
-İstanbul'la ilgili söz sahibi olan milletin kendisidir. Hiç kimse kendini milletin üzerinde görmesin. Hiç kimse anarşiye, vandallığa başvurup millete dayatmalarda bulunmaya kalkmasın. Herkesin yaşam tarzı önemlidir, bizim teminatımız altındadır. Bu toprakların, yeşil alanların hiçbir noktası işgal kuvvetlerinin işgali altında olamaz. Kim ki buraları işgal etmeye kalkarsa o zaman karşısında devleti bulur. Yaşam tarzımız tehdit altında bahanesiyle hiç kimse yakıp yıkamaz. Hiç kimse başkalarının yaşam tarzlarına bulunamaz.
-10,5 yıldır iktidardayız, kimin yaşam tarzına karıştık? Böyle bir şey var mı? Buyrun, işte şurada başı açık olanı da var, başı örtük olanı da var. Hepsi bir arada. İşte bunlar böyle bir tabloyu oluşturamadıkları için çıldırıyorlar. İşte biz bu birliği sağladığımız için güçlüyüz, farkımız bu. Gezi Parkı için ne dediler, ağaç, çevre, park dediler. Peki Allah aşkına camilerimizden ne istediniz? 3 gün Dolmabahçe Bezmi Alem Camii işgal altındaydı. Ne istediniz camilerimizden?
-Yolda yanında 6 aylık bebeğiyle 9 yaşında kızıyla gezen başörtülü annelerden ne istediniz? Utanmadan sıkılmadan çıkıp 'böyle bir şey yoktur' diye yalan söylüyorsun. Esnaftan ne istediniz? Emeğiyle geçinen insanlardan ne istediniz. Sivil vatandaşlarımızın araçlarını yakıp yıkmaktan ne anladınız. 200'ü aşkın araçları yaktınız, kamunun araçlarını yaktınız, bu nasıl bir çevrecilik anlayışıdır. Bütün saksılar yerlerde, kilit taşları söküldü. Polise o kilit taşlarını attılar. Bu polis bizim polisimiz. Bu da suçtur.