Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa'da bir otelde düzenlediği basın toplantısında, yerel seçim kampanyasında hükümetin karşılaştığı bazı olumsuz tutum ve davranışların, herkesin dikkatini çektiğini bildirdi.
Özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, hükümet ve partilerini hedef alan bir kampanya yürütüldüğünü vurgulayan Arınç, "Biz bu tür kampanyaları başka şekillerde görmüştük. AK Parti'nin de partilerden biri olduğuna, hükümette fazla kalamayacağına, kalmaması gerektiğine inananlar vardı 2002'de. Bunlar 2003'ü biraz şaşkınlıkla izlediler, 2004'ü biraz şaşkınlıkla izlediler, sonra bizim kalıcı, başarılı olacağımızı anladılar, birtakım geçmişten kalan alışkanlıkları, demokratik yöntemlere gayri meşru müdahaleleri akıllarına getirdiler" ifadesini kullandı.
Güvenlik toplantısının illegal dinlenmesine değinen Arınç, şöyle devam etti:
"Dün akşam, kişilere, Başbakan'a, hükümete yönelmenin dışında büyük bir rezalet yaşandı, büyük bir alçaklık icra edildi. Türkiye Devleti'ne karşı, devletin güvenliğine karşı bir sır mahiyetinde olması gereken, askerin, MİT'in, Dışişleri'nin bulunduğu bir toplantı, ortam dinlemesi suretiyle elde edildi ve bu, Youtube üzerinde erişime konuldu. Bir şahısla ilgili her şeyi söylersiniz, 'serbestsiniz' anlamında demiyorum, söyleyebilirsiniz, o kişi bundan üzülür, yapacağı bir şey varsa yapar, kızar, bağırır, çağırır, size küfreder, hakaret eder. Onun şahsını ilgilendirir. Bunu bir kenara koyalım. Bugüne kadar olan buydu ama bugün devlete bir ihanet var, açıkça bir casusluk var. En gizli kalması gereken bilgi, nasıl Milli Güvenlik Kurulunda konuşulanların gizliliği esassa Türkiye'nin dış politikasıyla komşusuyla Türkiye'ye yapılan operasyonlarla Türk bayrağının dalgalandığı, uluslararası anlaşmalarla korunmuş Türkiye toprağına vuku bulacak bir tecavüz nasıl önlenecek, bunun planlarının konuşulduğu bir yer ortam dinlemesiyle dinlenebiliyor. Kimdir, neresidir, hangi ülkedir, hangi istihbarat teşkilatıdır, şu anda bir adres verecek durumda değilim ama bunu yapıyor."
Milli güvenliği doğrudan ihlal eden bir durum karşısında geçici yayın yasağı getirilebildiğini hatırlatan Arınç, bu konuda yetkisini kullandığını ve dün saat 18.00'den itibaren Youtube'a erişimin kapatıldığını dile getirdi.
Arınç, söz konusu ortam dinlemesinin medyadaki yansımalarına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Şükrediyorum ki bugün, bazı köşe yazarlarını sabah televizyonlarda izledim, milletini, memleketini seven, bu ülkenin insanı gerçekten doğru şeyler yazmış ve söylemiş ama maalesef ana muhalefet partisi lideri ve bazıları, söz konusu Suriye olunca, Esed'e olan bağlılıklarını, Suriye'deki rejime olan sevgilerini ceplerine koymuşlar, onun adına konuşuyorlar. Buradaki konuşma eğer gerçekse ki büyük ölçüde gerçek, bundan, bunun erişime sokulmasından, bunun yayına verilmesinden sadece Suriye istifade eder, rejim istifade eder, El Kaide istifade eder, IŞİD istifade eder. İçeriğini bildiğim için söylüyorum. Mahir Kaynak, eski bir istihbaratçıdır. Söylediği çok basit bir söz var, 'Olay olduğu zaman çok çok kısa bir mantıkla şunu düşünecekseniz; bu olay kimin işine yaradı. Kimin işine yaradığını bilirseniz, kimin yaptığını da aynı adreste bulabilirsiniz.' Yani basit olarak böyle yola çıkın, oradan da bu işleri kimin tezgahladığını açıkça bulabilirsiniz. Bu Suriye, bizim uçağımızı düşürdü, bu Suriye'deki rejim, karşıdan attığı top mermileriyle balistik füzelerle bizim Viranşehirimizi, Akçakalemizi, Ceylanpınarımızı bombaladı. Onlarca insan öldü. Sonra angajman kurallarını değiştirdik, biz de mukabele etmeye başladık. Önce helikopterlerini, sonra uçaklarını düşürdük. Bütün bunlara meşru müdafaa içerisinde uluslararası hukuk cevaz veriyor ancak bu konuşma, bizim planlarımızı deşifre eden, yetkililerin konuşmalarındaki birtakım seçenekleri deşifre eden ve doğrudan rejimin istifade edebileceği bir açıklama noktasına geliyor."
Bir ana muhalefet liderinin sorumluluk taşıması gerektiğine dikkati çeken Arınç, böyle bir konunun sadece Başbakan Erdoğan'ın, kendisinin veya bir başkasının meselesi değil, devletin meselesi olduğunu belirtti.
Bunun, devletin beka meselesi olduğunu dile getiren Arınç, "Dolayısıyla her şeyi bir tarafa atarak, 'Devletin güvenliğine ait bir şeyi yayınlamak suçtur, alçaklıktır, cinayettir' demesi gerekirken, 'Youtube'a erişim neden engellendi, bırakın herkes bunu okusun, bırakın bunlar dolaşsın, herkes bilsin' demek hangi mantığa, hangi akla sığar ve kime hizmet eder? Takdirlerinize bırakıyorum. Bunları yaşadık bu seçimlerde" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Arınç'ın konuşmasında öne çıkan diğer başlıklar şöyle:
"Önümüzdeki süreçte bu yapının ne yapmak istediği, neyi, nasıl yapmak istediği, çok da teknik çalışmışlar, bazılarına da hala yeni akıl sır erdirilmeye çalışılıyor. Bütün bunların bir illiyet bağı içinde ne amaçla yapıldığını, seçim sonrası nisan, mayıs, haziran; vurmadan, kırmadan, dökmeden, hukuk içinde, biz hukuk devletiyiz, eğer hukukumuza göre suç sayılan fiiller varsa bunların elbette yargılaması yapılır, idari yönden de tedbir alınır.
Bütün bunların bir amacı mutlaka vardır. Bu amacın ortak hedefi; AK Parti hükümetini düşürmektir, Başbakan'ı itibarsızlaştırmaktır. Hodri meydan, onlar ellerinden gelen kötülüğü yapacak, biz de halkımıza güveneceğiz, halkımızla birlikte bu oyunları bozacağız.
Bence normal ve geçerli usullerle yapılmış bir toplantı ne kadar samimi ise veya doğru ise bunu bir şekilde dinlemek, kendi haklarına istifade etmek o kadar büyük alçaklıktır, o kadar büyük hainliktir. Dolayısıyla 'Hırsızın hiç mi kabahati yok' sözünü de burada hatırlatayım.
Bugüne kadar 'Allah rızası, memleket, Kur'an, Peygamber, sahabe hayatı' diyenler, Antalya'da Mustafa Akaydın'a oy verebilecekler, bir başka yerde bir başkasına oy verebilecekler. Sizin inancınız, sizin dünya görüşünüz, sizin Türkiye için yaptığınız hizmetler bu işin içerisine nasıl sığacak, hangi kalıba sığacak? 'Olsun, AK Parti'yi mahvetmek benim görevim' diyorsanız, Allah istemedikçe hiçbir şey yapamazsınız.
Koskoca bir camianın içerisinde şu kadar kişi, eğer siyasi amaçlarla hele hele şimdi bir parti kurmaktan da bahsediyorlar ve hele hele bu seçimde CHP ve MHP'ye oy vereceklerini CHP ve MHP için kapı kapı dolaşarak herkesin en azından 70 kişiyi o partilere yönlendirdiklerini duyduktan sonra bu hareketin artık bir siyasi harekete dönüştüğünü herkes kabul ediyor. Bu hayır olacaktır siyasi harakete dönüşürse biz de onlarla artık bundan sonra siyasetçi diliyle konuşacağız. Partilerden bir parti gibi onları kabul edeceğiz. Türkiye'de şu anda 76 tane parti var, ismini bile bilmiyorsunuz. İsmini bundan sonra bileceğiz ve artık onlara Allah rızası için hizmet yoluna koyulmuş bir grup olarak değil, partilerden bir parti olarak bakacağız. Böyle de bakmakta fayda var.
30 Mart akşamından sonra bugün yaşadığımız tartışmaların yüzde 70'inin artık unutulduğunu göreceğiz. Bu olaylar, konjonktürel olaylar. Konjonktürel olayların tek amacı da 30 Martta seçmen oylarını etkilemek. Seçmen de bu konular karşısında alim değil ama ariftir. Tarifi çok güzel. Yani bizim halkımız eğitim görmemiş, üniversiteye gitmemiş olabilir ama 'feraset', 'irfan' denen bir şey var. O kalbinden hisseder bunu.