Star Gazetesi'nden Ahmet Kekeç bugünkü köşe yazısında 10 Ağustos'tan sonra CHP'nin başına kimin geçeceğini analizini yaptı. Kekeç, tam da Muharrem İnce'nin CHP'nin başına geçebileceğini kanaatine varmışken Engin Ardıç'ın 'Zülfü Livaneli'sine takıldı.
İşte Ahmet Kekeç'in bugünkü 'ironik' yazısından ilgili bölüm:
Engin Ardıç kafamı karıştırdı: “Zülfü Livaneli olsun...”
Hiç aklıma gelmemişti.
Düşündüm... Niye olmasın? Vallahi olur...
Üstelik daha iyi olur.
Madem CHP’de eklektik isimler moda, Livaneli’den daha eklektiği bulunmaz.
Hem Kemalist, hem demokrat, hem solcu, hem milliyetçi, hem piyanist, hem şantör, hem besteci, hem gazeteci, hem hikâyeci, hem romancı, hem senarist, hem yönetmen...
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çatı adayı ilan eden Kılıçdaroğlu, partilileri ikna etmek için, “uluslararası tanınırlığı var” demişti. Demek ki CHP’liler önemsiyor bu “tanınırlık” işini.
Eh, “uluslararası tanınırlık” denilince de Livaneli’den başka isim gelmiyor akla. Gorbaçov’un arkadaşı. Bişkek’te heykeli var. Elia Kazan’la kanka. UNESCO elçisi... Romanları neredeyse bütün dillere çevrildi. Bir sürü ödül aldı. En son “Fransız şövalyeliğiyle” onurlandırıldı; Özdemir İnce’ye verilen ödülün aynısından aldı yani...
Konuştuğu zaman ağzından bal damlıyor, çok güzel “barış, kardeşlik ve dostluk” mesajları veriyor (Kemalistlerin çok sevdiği ifadeyle “acayip farkındalık yaratıyor”) ama sanmayın ki hep böyle “sevgi pıtırı” kıvamında... İcabında sert bir kişi... “Bestelerinizin reklam cıngılı yapılmasına neden izin veriyorsunuz?” diye soran bir üniversite öğrencisini canlı yayında şöyle azarlamıştı mesela: “Sen de üret, sen de sat it oğlu it...”
Daha eklektiği bulunamaz herhalde...
Fakat, küçük bir kusuru var:
Hâlâ “karşı devrim” edebiyatı yapıyor.
Kılıçdaroğlu bile bıraktı ama Livaneli bırakamadı...
Başımıza gelen bütün kötülükleri demokrasiye fatura ediyor ve İsmet Paşa’yı iktidardan indirenlere karşı bir türlü içini soğutamıyor...
Bu problemini de halletsin, benim oyum Livaneli’ye.