Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Ankara'nın Güdül ilçesinde kaymakamlığı ziyaret ettikten sonra gazetecilere, TİB tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde, 2012 ve 2013'te toplam 509 bin 516 kişinin dinlendiğinin tespit edilmesiyle ilgili değerlendirmede bulundu.
Sayının çok yüksek olduğunu belirten İşler, ilginç olanın, dinlemelerin tamamının hakim kararıyla yapılması olduğunu söyledi.
İşler, "Gerçekten çok büyük bir tehdit. Milli güvenliği tehdit eden bir sorunla karşı karşıyayız. Hakikaten Türkiye böyle büyük bir çeteyle ve örgütle mücadele etmek durumunda. Bundan dolayı Milli Güvenlik Kurulu'nda almış olduğumuz karar ve yapılan açıklamada hakikaten ülkemizin milli güvenliğini bu yapının ciddi manada tehdit ettiğini göstermektedir" diye konuştu.
Mahkeme kararıyla dinleme sayısının 509 bine ulaşmasının nasıl bir örgütlü yapıyla karşı karşıya bulunulduğunu göstermesi bakımından son derece manidar olduğunu bildiren İşler, "Bildiğiniz gibi biz son yaptığımız yasal düzenlemeyle artık 3 hakimin ortak karar alması şartını getirdik. Böylece keyfi dinlemeler de önlenmiş olacak" dedi.
İşler, açıklamalarında bu yapıyla mücadele edeceklerini defalarca ifade ettiklerini vurgulayarak, "İnşallah bu yapıyla mücadelemizi şu an güçlü bir şekilde sürdürüyoruz. 30 Marttan sonra da zaten daha güçlü bir şekilde bu mücadeleyi halkımızdan aldığımız destekle de inşallah devam ettireceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu: Bu yapı temizlenmeli
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, AK Parti Muratpaşa Belediye Başkan adayı Cihat Bulut'un seçim bürosunu ziyaret etti.
Bakan Çavuşoğlu burada, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Her gün ortaya çıkan yeni belgelerin, devlet içindeki paralel yapılanmanın, yargı, polis, bilim yuvaları ve devlet kurumlarına tehlikeli biçimde yerleştiğinin göstergesi olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Yargının içine giriyorlar, yargıyı başkalarına şantaj olarak kullanıyorlar, polisin içinde yapılanıyorlar. Bunu insanların, siyasetçilerin ve halkın üzerinde bir baskı olarak kullanmaya çalışıyorlar. TÜBİTAK'ın içine giriyorlar, buradaki bilimi ve tüm araştırmayı, teknolojiyi yine insanları dinlemekte, hatta devleti dinlemekte yine iş adamlarını dinleyerek, iş adamlarının üzerinde şantaj ve baskı unsuru olarak kullanıyorlar. TİB'in içine girmişler, aynı şekilde TİB'de insanların iletişim güvenliğini sağlamak iken görevi, bizzat kendileri herkesi dinlemişler. Dolayısıyla bu tehlikeli yapılanmanın vahametini bir kere daha ortaya koyuyor."
Devlet içindeki yapılanmanın temizlenmesi gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, aksi takdirde kimsenin kendini güvende hissedemeyeceğini dile getirdi. Hiçbir iş adamı, yönetici, polis, yargı mensubu, siyasetçi ve vatandaşın bu şartlarda güvende olamayacağını ifade eden Çavuşoğlu, "Bu yapılanmanın Türkiye'nin kurumlarından temizlenmesi gerekiyor ki; ne kadar tehlikeli boyutta olduğunu hergün çıkan belgelerle görüyoruz. Dinlemişler, kaydetmişler, sonra da delilleri oradan almışlar, silmişler ve de öyle bırakmışlar, gitmişler. Maalesef Türkiye’nin içinde bulunduğu durum bu" diye konuştu.
Yılmaz: Vatandaşın vicdanına bırakıyorum
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, iki yılda 509 bin 516 kişinin dinlendiğinin belirlenmesine ilişkin, "Bunu vatandaşın vicdanına bırakıyorum. Bu sayı, makul bir sayı değil. Bizde bir ölçü kaçmış" dedi.
Her adımda demokrasi çıtasını yükseltmek istediklerini vurgulayan Yılmaz, bu dinlemelerin birçoğunun istihbarat amaçlı, kimisinin de suç örgütü kapsamında yapıldığını söyledi.
Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırıldığını anımsatan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Dinlemeler şöyle oluyor; sizin telefon numaranızı veriyorlar, bir terör örgütü üyesi olarak gösteriyorlar ve iki yıl dinliyorlar. Bir kimseyi üst üste iki yıl dinlerseniz, gece gündüz, önden arkadan bir şeyler keserken mutlaka bir suç bulursunuz. Dolayısıyla çıkan yasayla bu dinlemelere bir yasal süre getirildi. Ayrıca dinlemek istediğin kişinin o telefonla bir kaydının, bir bağlantısının yani hukuki bağının mutlaka gösterilmesi gerekir. Bu, hukuk düzeninin geçmişteki eksikliklerinden kaynaklandı. İnşallah bu süreç içinde eksikliklerimizi gidereceğiz, tam demokratik ve ileri bir Türkiye'ye ulaşacağız."
Müezzinoğlu: "Toplum bu tuzaklara kendilerini düşürecek"
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Biz iş peşindeyiz, hizmet peşindeyiz. Birileri de dinleme ve tuzak peşinde ama o tuzakların da dinlemelerin de herhangi bir şeyi olmayacak. Toplum onların bu tuzaklarına kendilerini düşürecek" dedi.
Çelik: Hukuk önünde hesap vermeliler
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de son günlerdeki gelişmelerin, devletin içerisinde farklı bir yapılanmanın olduğunun açık bir göstergesi olduğunu belirtti.
Demokrasilerde ülkeyi kimin yöneteceğinin millet tarafından belirlendiğini aktaran Çelik, şöyle konuştu:
"Bu dinlemeleri yapanların hukuk önünde mutlaka hesap vermeleri gerekiyor. Halk; idarecilerini, yöneticilerini, ülkeyi idare edecek olan partileri ve siyasi görüşleri iktidara getiriyor. Tüm bu çalışmalar 'onlar idare etsinler' diye yapılıyor. Şuanda da bir seçim atmosferindeyiz. Eğer seçimi gereksiz kılacaksa, demokrasiyi anlamsız kılacaksa, milleti anlamsız kılacak bir yapılanmalar varsa bu, sistemi de tartışır hale getirir ki demokrasilerde bunlara müsamaha göstermek söz konusu olamaz. Hukuk önünde herkes hesap vermelidir."
Bozdağ: Gerekçesi ne olursa olsun izahı mümkün değil
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) dinlemelere ilişkin soruşturmasıyla ilgili, "Tabi dinlemelerin çok olması fevkalade üzücü. Hukuk devleti bakımından bence bu kadar dinleme yapılması, gerekçesi ne olursa olsun izahı mümkün olmayan bir husustur" dedi.
Zile ilçesinde temaslarda bulunan Bozdağ, gazetecilerin, TİB tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde, 2012 ve 2013'te toplam 509 bin 516 kişinin dinlendiğinin tespit edilmesiyle ilgili sorusunu yanıtladı.
"Tabi dinlemelerin çok olması fevkalade üzücü" diyen Bozdağ, şöyle konuştu:
"Hukuk devleti bakımından bence bu kadar dinleme yapılması, gerekçesi ne olursa olsun izahı mümkün olmayan bir husustur. Biz Ceza Muhakemesi Kanunu'nu (CMK) değiştirirken Türkiye'de hukuk soruşturmasında yeni bir usulü getirdik. O da delilden şüpheliye, delilden sanığa giden bir yol olsun. Bizim usulümüz olsun istedik. İnsanlar bir suçla suçlanıyorlarsa mutlaka somut deliller üzerinden olsun, usul de öyle gitsin, işlesin en son şüpheli olan kişinin ifadesine başvurulsun veya en son yapılacak işlemler nelerse onlar işin en sonunda deliller toplandıktan sonra yapılsın istedik. Dinlemelerle ilgili de bir düzen kurduk. Bu düzeni kurarken esasında açıklamalar gösteriyor ki dinlemeler keyfilikten çıksın. Hukuk içinde olsun ama son çare olarak uygulansın. Yani bir suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe olacak. Hiçbir delil bulamamış olacak. Son çare mahkeme karar vererek bunu yapsın. Biz böyle bir düzen kurduk ama ortaya çıkan son kayıtlar, haberler, bu açıklamalar gösteriyor ki yasa koyucunun ancak istisnai olarak sadece belli suçlar için son çare olarak öngördüğü dinleme olayının neredeyse o katalogda yer alan suçların tamamı için ilk uygulanan işlem olduğunu görüyoruz."
"Dinlemelerle ilgili pek çok vatandaşımızın şikayeti var"
Bekir Bozdağ, bu çerçevede kötüye kullanılan bu maddenin de dinlemenin kapsamından çıkarıldığını belirterek, şunları kaydetti:
"Amacımız suç soruşturmasının delilden şüpheliye gidecek şekilde yürütülmesi, insanlar lekelenmeden, insanların masumiyet karinesinden yararlanma hakkı ihlal edilmeden bunun sürdürülmesidir. Maalesef bu dinlemelerle ilgili Türkiye'de geçmiş dönemde ortaya çıkan bu uygulama hukuk devletine yakışır, yaraşır bir uygulama kesinlikle değildir. Ben bunu defalarca ifade ettim. Buradan da ifade ediyorum. Siz herhangi biri hakkında, kuvvetli şüphe doğuran, somut bir delil olmayan kişileri örgüt kapsamında dinliyorsunuz, sonra 3 yıl dinliyorsunuz, hiçbir şey bulamadık diye ona yazı gönderiyorsunuz veya dosyasını kapatıyorsunuz. Bu, kabul edilemez bir durumdur. Ve onlar, o kayıtlar, o kişilerin dosyalarında kalıyor. Sonra bir şekilde önüne çıkıyor. Bu insanların masumiyet karinesinden yaralanma hakkını da, lekelenmeme hakkını da ihlal eden bir uygulamadır."
"Bundan sonra umarız ki dinlemelere ilişkin kararlar, talepler hukukun çizdiği sınırlar içerisinde kalır" ifadesini kullanan Bozdağ, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Hukukun dışına çıkan bir şey olduğu zaman, tabi yasalar çerçevesinde, bunun gereği neyse yapılır. Benim bildiğim son dönemde ortaya çıkan dinlemelerle ilgili pek çok vatandaşımızın şikayeti var, HSYK'ya, savcılıklara, Bakanlığa, başka yerlere. Bu şekilde şikayetler elbette incelenecek. Eğer vatandaşlarımızın şikayetlerinin doğruluğu sabit olursa, şikayetlerini dile getirdiği hususları sabit olursa, hukunun dışına çıkanlarla ilgili elbette hukuk içinde gereken işlemlerin de yapılması gerekir. Şu anda benim bildiğim TİB'de de İçişleri Bakanlığı'nda da ve diğer kurumlarda da bu dinleme faaliyetlerine ilişkin incelemeler başlatıldı."
İslam: Bugüne kadarki en büyük siyasi skandal
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) dinlemelere ilişkin soruşturmasıyla ilgili, "İletişimin güvenliğinden sorumlu bir kurumun bir şekilde örgütün eline geçmiş olması ve yarım milyon insanın özel konuşmalarının dinlenmesi, zannediyorum dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük siyasi skandallardan biridir" dedi.
İslam, gazetecilere yaptığı açıklamada, TİB'de yürütülen soruşturma çerçevesinde, 2012 yılında 257 bin 454 kişinin, 2013 yılında ise 252 bin 62 kişi olmak üzere toplam 509 bin 516 kişinin dinlendiğinin tespit edildiğini anımsattı.
Haberi basından öğrendiğini belirten İslam, "Doğru olmamasını temenni ederim ama eğer doğruysa iletişimin güvenliğinden sorumlu bir kurumun bir şekilde örgütün eline geçmiş olması ve yarım milyon insanın özel konuşmalarının dinlenmesi, zannediyorum dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük siyasi skandallardan biridir. Dolayısıyla çok önemli ve vahimdir" diye konuştu.
İslam, aralık ayından bu yana içinde bulundukları durum ve mücadele etmeye çalıştıkları antidemokratik girişimin, uzun zaman önce planlandığının anlaşıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu, çok ahlaksızca yöntemlerin kullanıldığı toplum mühendisliği çalışması, aynı zamanda bir ihtilal girişimi. O açıdan değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer basından aldığımız haberler doğruysa dünya siyasi literatürüne girecek bir hadisedir. Zannediyorum bundan 50 yıl sonra çocuklarımız, torunlarımız Türkiye Cumhuriyeti tarihini okuyup incelerken gözlerine inanamayacaklar. Bizim canlı yaşadığımız bu tarihi, abartılmış bulacaklar. O kadar inanılması güç ve gerçek dışı toplum mühendisliği çalışmasıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum."
Türkiye adına üzüntü duyduklarını anlatan İslam, "Ülkenin yükselişinin önünü kesebilmek ve hükümeti devirebilmek için bu kadar alçakça planmış bir 'yok etme' projesinin çok yakışıksız olduğunu düşünüyorum. Yani bu ülkeyi feda etmeye kadar gözünü karartmayı benim anlayabilmem mümkün değil" dedi.
Şentop: Bu kadarını tahmin etmiyordum
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop ise AA muhabirine yaptığı değerlendirmede dinlenen kişi sayısını "muazzam" olarak nitelendirdi. Şentop, bu sayıya çok şaşırdığını, bu kadar fazla olabileceğini tahmin etmediğini kaydetti.
Şentop, çıkardıkları yeni kanunla, dinlemeleri biraz daha zorlaştırdıklarını anımsatarak, kanunda dinleme yoluyla suçlu takibinin olmadığını ifade etti. Şentop, başka deliller yoksa, elde edilemiyorsa o zaman dinleme yoluna gidildiğini ancak bunun da istisna olduğunu belirtti.
Polis ve savcıya, teknik takip ve dinlemenin daha kolay geldiğini ifade eden Şentop, "Bir sene içinde kimi dinlersen bir şey çıkar, bir söz, bir laf... Başka deliller üzerinden de suç ve suçlu takibi yapılması lazım. Dinleme istisnai bir yol. Ama polisin de savcıların da kolayına geliyor, hazır oturup, masa başında. Bir sene dinlersin, bir sene içinde bir şey çıkarsa çıkar. Buradaki, kanunla verilen yetkinin suistimali, kötüye kullanılması" diye konuştu.
Şentop, hukuki olarak dinlemelerde sadece suç konusuyla ilgili dinlenen konuların dosyaya konulabileceğini, bunun dışındakilerin çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Mahkeme kararıyla dinleme yapılmasının, ortaya çıkan malzemeyi hukuki, legal hale getirmeyeceğini ifade eden Şentop, soruşturmanın gizliliğine işaret etti. Şentop, mahkeme kararıyla dinlenilse bile soruşturma gizli olduğu için açıklanmasının legal olmadığını belirtti.
Aksünger: Gerçekse rezalet
Eski TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, 510 bin kişinin dinlenmesine ilişkin, "Bu gerçekse rezalet. Ama TİB'in böyle bir imkanı, donanımı var" şeklinde konuştu.