ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 29 Nisan 2014 Salı 13:58

Erdoğan'dan Alman Cumhurbaşkanı'na sert tepki!

Erdoğandan Alman Cumhurbaşkanına sert tepki!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Dün alman cumhurbaşkanı gelmiş, benimle konuştuğu şeylerden sonra ODTÜ’ye gidiyor garip garip şeyler konuşuyor'' dedi.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 2014 yılından itibaren 2023 yılına kadar bir dizi tarihi olayın yüzüncü yıl dönümlerini idrak etmeye başladıklarını belirterek, ''Birinci dünya savaşı 1914 yılında başlamıştı. Birinci dünya savaşı Osmanlı cihan devletinin tarih sahnesinden silinmesiyle sonuçlanmış Türkiye Cumhuriyeti de kurulmuştu. Sarıkamış harekatını da bu yılın sonundan itibaren idrak edecek, şehitlerimizi farklı şekilde yad edeceğiz. dedi. 

Erdoğan, ''Önümüzdeki yıl 2015, Çanakkale zaferimizi farklı şekilde kutlayacağız. 2018 yılı, Mondros anlaşmasının yüzüncü yılı olacak. 2019’da gazi Mustafa Kemal’in Samsun’dan başlattığı hareketin yüzüncü yıl dönümü kutlanacak. 2020 yılında ise TBMM’nin açılışının, 2023 yılında da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılı olacak. Gelecek yıl 1915 olaylarının yüzüncü yılına ulaşmış olacağız. Önemli hadiselerin ellinci yüzüncü yılları farklı şekilde ele alınır. Tarihe artık farklı bir gözlükle bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Hadiseler sıcakken değerlendirmeler sağlıklı olmuyor.'' diye konuştu. 

ZAMAN YARALARI TEDAVİ ETTİ

Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:

''Tarihimiz ya galipler ya güçlüler tarafından çarpıtılarak yazıldı. Kendi tarihçilerimiz tarafından çarpıtılarak kayda geçirildi. Eskilerin deyimiyle köprünün altından çok sular aktı. Zaman yaraların bir çoğunu tedavi etti. Eskiye ait çok sayıda tartışma artık yerli yerine oturdu. Dünya üzerinde devletler genellikle arşivlerindeki gizli belgelere 50 yıllık gizlilik süresi koyarlar. Çok nadiren yüz yıllık gizlilik süreleri olur. Tabulardan ön yargılardan azade şekilde konuşmaya başlanır.

Bizim de millet olarak artık bütün bu hadiseleri soğuk kanlılıkla siyasi tartışmalardan uzak ele alma, gerçekleri öğrenme ve öğretme vaktimizin geldiğine inanıyorum. Bizim yüz yıl önceki bütün bu olayları artık korkularımızdan arınarak, kurtularak ele almamız gerektiğini düşünüyorum.

BÖLÜNME VE İRTİCA İKİ ÖNEMLİ KORKU OLDU

Bundan yaklaşık 3 asır önce 1699’da Osmanlı devleti Karlofça’yı imzaladı ve ilk kez toprak kaybetti. 1923 yılına kadar devletimiz milletimiz ecdadımız bizim kendi dedelerimiz sürekli cepheden cepheye koştular. Nadir zaferlerin yanında büyük yenilgiler yaşandı. Büyük göçleri katliamları yaşadık. Anadolu’nun Trakya’nın her evinden fertler cepheye gittiler ve dönmediler.

Bu süreç son derece tabi biçimde milletimizin hafızasında acı bir yer edindi. Bir takım korkuların oluşmasına da yol açtı. Bu korkular hem Osmanlı devletinin hem de Türkiye cumhuriyetinin bir takım elitleri tarafından istismar aracına dönüştürüldü. Dikkatinizi çekiyorum son 200 yıldır bu topraklarda bölünme ve irtica toplumu terbiye etmek için kullanılan iki önemli korku oldu.

Bazı tarihi hadiselerin yüzüncü yıl dönümlerine yaklaşırken bu korkuları, tehdit amacı olarak kullanılmasını artık masaya yatırmak zorundayız. Bunu sadece belli hadiseler için söylemiyorum. Bugüne kadar gelen belirsizliğini koruyan ve istismar aracı olarak kullanılan her hadisenin açığa çıkması en büyük amacımızdır.
En başta tüm bu meseleleri yüz yılın ardından artık siyasetin konusu ve malzemesi olmaktan çıkaralım. Bilim adamlarına tarihçilerine gerçek sahiplerine bu işi havale edelim dedik. şu noktanın da altını çiziyorum. Tarihle yüzleşme sadece bizim Türkiye’nin yapacağı bir yüzleşme değildir. Bunu bizim yapmamız yetmez. 100 yıl öncesine ait korkuları trajedileri diri tutan, büyüten, toplumlarını şekillendirmek için kullanan her millet de artık bu yüzleşmeyi yapmaları gerekir, yapsınlar diyorum.

Açık açık söylüyorum, 100 yaşında 200 yaşında korkularla yaşayan hiçbir millet reform yapamaz. Geçen hafta bu kürsüden bir şey ifade ettim. 77 milyonun her bir ferdinin kendisini bu ülkenin asıl sahibi olarak hissetmesini öne eğmeden başını dimdik ayakta durmasını gönülden arzu ediyor, bunun samimi hayaliyle yaşıyorum dedim.

ÖZGÜVEN OLMASINI BEKLİYORUZ

12 yıldır milletimize ve devletimize bu özgüveni kazandırmanın mücadelesini veriyoruz. Geçen hafta, kutlu doğum haftası münasebetiyle, orada da binlerce gence bunu anlattık. Bu ülkenin bir vatandaşı, etnik kökeninden, mezhebinden, inancından, dilinden yaşam tarzından dolayı eğer ayrımcılığa uğruyorsa orada zulüm var demektir.

Ama bununla birlikte bu ülkenin her bir ferdinin de cesur olmasını, özgüvenli olmasını bekliyor ve istiyoruz.

Türk müsün? Korkmayacaksın. Kürt müsün, arap, çerkez, boşnak mısın? Sünni misin, alevi misin? Artık korkmayacaksın. Namaz kıldığın için, kuran okuduğun için, başörtüsü taktığın için artık çekinmeyeceksin, artık başını öne eğmeyeceksin, artık korkmayacaksın. Annenden öğrendiğin dili konuştuğun için mahcup olmayacaksın. İnandığın gibi yaşamaktan korkmayacaksın.

GARİP GARİP ŞEYLER KONUŞUYOR

Dün alman cumhurbaşkanı gelmiş, benimle konuştuğu şeylerden sonra ODTÜ’ye gidiyor garip garip şeyler konuşuyor. Kendilerine neler öğretildiyse onu ifade ediyor. Bunu bizimle paylaştığın gibi aynen ODTÜ’de yansıtsana. Üzüntü veren ne biliyor musunuz, ODTÜ’de ona ev sahipliği yapanların gerçekleri söylememeleri.

Almanya’da Ali’siz Alevilik denen bir olay var, yani ateist bir anlayışın, Alevilik kisvesi altında, kendilerinin de desteklemiş olduğu bir yapı var, bunu bize yansıtıyorsun. Türkiye’de böyle bir alevi yok dedik. Almanya’daki bir kısım, avuç içi bir grup var, hem destekliyor almanlar, bunu da konuşacağım kendileriyle. Onların diliyle gelip burada konuşuyorlar. Bu yakışmaz. Kendisiyle yaklaşık iki saat başbaşa olduk. O yemekte bunları açık açık konuştuk. İşin asıl sahibi biziz. Kendisine somut örnekler verdik. Almanya’da sana anlatılanları gider orada konuşursan, güçlü bir hükümetsiniz neden korkuyorsun, korkumuz yok dedik.

Bir şey daha söyledim. Ülkemizin içişlerine karışılmasına asla tahammül edemeyiz dedik. sadece onu kullandı orada, bu içişlerine karışmak gibi anlaşılmasın ama… biz ama ile çok çektik. Onun için devlet adamlığının gereği neyse onu yapmak lazım. Herhalde kendisini hala rahip zannediyor. Bunlar çirkin şeyler. Bunları bütünüyle anlattık. Azınlıklara karşı davranışlarımızı anlattık. Buna rağmen böyle bir yaklaşım beni üzmüştür. Başkasının özgürlük alanını ihlal etmediğin sürece, bütün özgürlükleri yaşamak herkesin hakkıdır. Bundan kimsenin çekinmesine gerek yok.''

KAYNAK:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER