ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 29 Nisan 2014 Salı 16:12

Erdoğan'dan flaş Fethullah Gülen açıklaması

Erdoğandan flaş Fethullah Gülen açıklaması

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısın ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Fethullah Gülen'in iadesi için hukuki sürecin başlayıp başlamayacağı ile ilgili soruya Başbakan, "başlayacak" dedi.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin hukuki sürecin başlayacağını söyledi.

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısın ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, bir gazetecinin, "İsrail ile ilgili yapılacak anlaşmayla ilgili açıklamanız oldu. Büyükelçi gelmesi söz konusu mu" sorusu üzerine, "Daha görüşmeler devam ediyor. Görüşmeler nihayete ersin, ondan sonra. Müzakereler bittikten sonra normalleşme, normalleşme de büyükelçilerin atanmasıyla başlar" diye konuştu.

Erdoğan, "Cemevlerini statüsüyle ilgili düzenleme yapmayı planlıyor musunuz? Basına yansıyan haberler, 4 tane reform planladığınız şeklindeydi" sorusuna da, "Ben öyle bir şey planlamadım. Cemevlerine mani bir hal var mı? Herkes cemevini kuruyor mu, kuruyor" yanıtını verdi.

Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin hukuki süreç

Başbakan Erdoğan, başka bir gazetecinin, "Yabancı basına verdiğiniz röportajınızda Fethullah Gülen ile ilgili ifadeniz var. Fethullah Gülen'in iadesiyle ilgili hukuki süreç başlayacak mı" şeklindeki soruya da "Başlayacak" yanıtını verdi.

"Başbakan Erdoğan Charlie Rose'un sorularını yanıtladı"

Bu arada, Başbakan Erdoğan, ABD PBS televizyonundan Charlie Rose'un sorularını yanıtladı.

1915 yılı olaylarına ilişkin olarak Türklerin o dönemde Ermenilere karşı bir soykırım yapmadığını belirten Erdoğan, "O mümkün değil çünkü öyle bir soykırım yapılmış olsa şu anda bizim ülkemizde yaşayan Ermeni vatandaşı olabilir miydi? Bakın şu anda bizim bir defa pasaportlu vatandaşımız olduğu gibi pasaportsuz Ermenistan'dan kaçıp ülkemize sığınan şu anda Ermeniler var" dedi.

Rose'nun, İsrail ile Türkiye ilişkilerinin ABD Başkanı Barack Obama'nın girişimleriyle normalleşme sürecine girdiği anımsatılarak, "ilişkileriniz tam olarak ne durumda ve elçi atamaları ne zaman olacak" sorusuna da Başbakan Erdoğan, şöyle yanıt verdi:

"Önce ben tabi bu soru sebebiyle teşekkür ediyorum. Yani Başkan Obama'ya, değerli dostuma davetleri sebebiyle çok teşekkür ediyorum. Çünkü o, Sayın Obama'nın gayretleriyle olmuş bir adımdı. Ve telefondaki Netenyahu'nun özür dilemesi olayı yine onun girişimleriyle olmuş bir adımdı. Bundan dolayı kendisine özellikle teşekkür ediyorum. Tabi burada bir tazminat konusu var. Tazminatta da belli bir noktaya artık gelindi yani buna 'anlaşma noktası' diyebilirim. Bir de tabi Türkiye üzerinden veya Türkiye'nin Filistin'deki mağdur insanlara insani yardım götürmesi noktasındaki görüşmeler var yani bunların da halli ile birlikte normalleşme süreci başlayabilir. Bunun zaten bilgisini Dışişlerindeki arkadaşlarıma da söyledim. Şu anda bu konuda artık günler sayıyoruz, haftalar sayıyoruz diyebilirim. Temennim odur ki bir kara kedi tekrar aralara girmesin. Bir normalleşme süreci başlayabilir. Bu normalleşme sürecinin de ilk adımı şüphesiz ki büyükelçilikler vasıtasıyla atılacak olan adımdır."

"İlk adım maalesef istihbarat teşkilatımızın müsteşarına yönelik bir adımdı"

Başbakan Erdoğan,bir soru üzerine ABD'de yaşayan Fethullah Gülen ile başbakan olduktan sonra telefon görüşmeleri dışında bir görüşmesi olmadığını, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde ise kendisiyle görüşmeler yaptığını anlattı. İktidarlarının ilk iki döneminde Fethullah Gülen ve grubuyla ilişkilerinin iyi olduğunu, herhangi bir sıkıntı bulunmadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, bütün sıkıntının 2010 yılındaki Anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması sonrasında başladığını belirtti.

Halk oylamasında Fethullah Gülen grubunun, bir güç devşirme olayına giriştiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, "Ve bu güç devşirme olayı aslında yani emniyetle, güvenlikle öbür tarafta yargı arasındaki o desteği o dayanışmayı sağlamaya yönelik bir adımdı. Bu sonradan bir tespitimdir. Tabi bu gerçekleşince artık bu adım atılmaya başlandı. Ve ilk adım maalesef istihbarat teşkilatımızın müsteşarına yönelik bir adımdı. Bu Oslo görüşmeleriyle ilgili bir adımdı" ifadelerini kullandı.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve yardımcılarına yönelik atılan adımları kabul etmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, Oslo görüşmelerinin iyi niyetle atılmış adımlar olduğunu ve bir ülkenin istihbarat biriminin ülkesinde barışı tesis için her türlü adımı atabileceğini dile getirdi.

Süreçte yaşanan olumsuzlukların, iftira ve yalanların sürece müdahalelerini gerekli kıldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Ve bu müdahale ile işte şu gelinen nokta maalesef başlamış oldu. Tabi bunların yani biz gerçekten bu denli acımasız, ülkede siyaseti dizayn etme çalışmalarına ihtimal vermiyorduk. Ama ülkede kurumların içerisine girme bu tür gayretlerin farkındaydık. Ama bunun bu denli art niyetli olduğunu bilmiyorduk. Tabi zaman geçtikçe artık bunun bir art niyet olduğunu o zaman hissettik. Hissettikten sonra tabi ki biz de tedbirlerimizi almaya başladık" değerlendirmelerinde bulundu.

Başbakan Erdoğan, MİT Müsteşarı Fidan'a yönelik yapılan karalama kampanyalarının, paralel yapının ilk somut adımı, ilk delili olduğuna işaret ederek, onun arkasından çok farklı bir süreç yaşanarak, 17 Aralık ve 25 Aralık'ta yaşanan olayların, bu işin darbe girişimine dönüştüğü dönem olduğunu söyledi.

"Bu olanlara karşı sessiz kalmış olsaydım belki olay çok farklı yerlere gidebilirdi"

Gezi olaylarının içinde de paralel yapının bulunduğunu belirten Erdoğan, gazeteci Charlei Rose'nun "Bu bir darbe girişimi mi?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Yes, bir darbe girişimidir. Bu sivil darbe girişimi, onu yaptılar. Eğer ben yurt dışından gelişimde tüm bu olanlara karşı sessiz kalmış olsaydım belki olay çok farklı yerlere gidebilirdi ama tabi ki biz sessiz kalmadık. Bakın şimdi en basitinden söyleyeyim; Benim ofisime mesela, böcek yerleştirdiler. 2 ofisime tabi bunu yakaladığımız anda gerekleri yapıldı hala da devam ediyor. Aynı şekilde telefon dinlemeleri devletin en üst kademesinde olanların odalarını dinlemeler. Diğer ana muhalefet partisinin liderini gözetleme, diğer siyasi partilerin milletvekillerini izleme, onların mahremlerine girecek kadar bunlar ileri gittiler. Bakanlar arası konuşmalar, kriptolu telefonları dinlemeler bunları yaptılar... En son Dışişleri Bakanlığını dinlediler.

Şimdi bunları dinleyen insanların vatanseverliğinden bahsedilebilir mi, milliyetseverliğinden bahsedilebilir mi? Ve bunları artık ben adeta bir örgüt olarak görüyorum ve bu örgütle mücadelede de biz model ortağımız tabi ki Amerika'dan beklentilerimiz var. Bunlar deport edilebilir veya teslim edilebilir. Bu kadar basit. Şimdi bizden diyelim ki Amerika'nın kendi güvenliğini tehdit eden birilerinin bize ismi geldiği zaman biz bunları yakaladığımızda teslim ediyoruz. Bugüne kadar yaptığım buna benzer benim 10'u aşkın teslimim var ve aynı şeyi ben tabi stratejik ortağımız olan Amerika'dan bekliyorum. Çünkü bunlar bizim ulusal güvenliğimizi tehdit girişimidir ve bunlar deport edilmeli veya bize teslim edilmeli ki biz gereğini yapalım."

Başbakan Erdoğan, bir başka soru üzerine de Türkiye'yi 230 milyar dolar milli gelirle teslim aldıklarını anımsatarak, bugün milli geliri 820 milyar dolara çıkardıklarını söyledi. Yolsuzluk yapan bir iktidarın, 23 milyar dolardan bir ülkeyi alıp da 12 senede 820 milyar dolara çıkaramayacağını belirten Erdoğan, Türkiye'de 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılırken, iktidarları döneminde 12 yılda Türkiye'de 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptıklarını hatırlattı.

"Yolsuzlukların olduğu bir ülkede bunları yapabilir misiniz? Bakın bir taraftan boğazda köprü yapıyoruz 3. köprü, bir taraftan denizin altından MARMARAY'ı yaptık" diyen Erdoğan, şimdi de denizin altından 2. tüp geçiti yaptıklarını, gelecek yıl köprü ile 2. tüp geçidin açılacağını, Türkiye'yi hızlı tren ağlarıyla donattıklarını, göreve geldiklerinde 26 olan havalimanı sayısını 52'ye çıkardıklarını, kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 73 olan bir ülkeden, kamu net borç stokunu yüzde 35'e düşürdüklerini, devletin borçlanma faizini yüzde 63'ten tek haneli rakamlara indirdiklerini anlattı.

Erdoğan, Avrupa'da en iyi büyüme hızına sahip Almanya'nın yüzde 0,8, Türkiye'nin ise büyüme hızının yüzde 4 olduğuna işaret ederek, "Yani yolsuzlukların olduğu bir ülke bunları başarabilir mi? Bu kadar açık, net her şey ortada ve millet bunu gördüğü için zaten 45,5'i verdi. Yoksa millet yolsuzlukların olduğu bir iktidarı hiç başında tutar mı?" dedi.

"Anayasa Mahkemesi hukuku çiğniyor"

Erdoğan, bu açıklamalarının ardından gazeteci Rose'e anlattıklarına inanıp inanmadığını sordu ve şöyle devam etti:

"Şimdi şöyle güzel bir şey ortaya koyayım; Bir diktatöre eğer yüzde 45,5 hele bir yerel seçimde oy veriyorsa bunun "bir anlamı" var demektir. Diğerlerine de birine yüzde 27-28 veriyorsa, birine yüzde 15 veriyorsa, bir diğerine yüzde 5 veriyorsa bunun da "bir anlamı" var demektir. Ve öyle bir diktatörden bahsediyorlar ki her genel başkan her türlü hakareti yapabiliyor. Medya her türlü hakareti yapabiliyor. Yazılı görsel bütün bu hakaretler rahatlıkla yapılabiliyor. Bir diktatörün olduğu bir ülkede siz o diktatöre bu tür hakaretleri yapabilir misiniz? Mümkün değil ve şu anda bizim ülkemizde sandığa bakın kaç tane parti gitti ve bütün bu partiler sandıkta temsil edildiler ve burada herhangi bir sıkıntı yaşanmadan bu seçimler atlatıldı.

Ama ben bir şeye daha geleceğim. Twitter'den bahsediyorsunuz bu Twitter'ın Türkiye'de bir ofisi yok, bir Amerikan şirketi ve Türkiye'de vergi kaçakçısı, kayıt dışı ekonomiyi işletiyor ve diyelim ki mahkeme kararları var. Bu mahkeme kararları kendilerine iletiliyor, Başbakana hakaretler var Başbakan dava açıyor. Bakanlarıma hakaretler var dava açılıyor ve bu hesaplar kapatılmıyor. Bu hesaplar kapatılmadığı gibi bir diğer taraftan da diyelim ki Anayasa Mahkemesi burada devreye giriyor. Anayasa Mahkemesi ise hukuku çiğniyor, hukuku çiğnemek suretiyle Anayasaya ters hareket ediyor ki Anayasa'nın 148. Maddesi burada çok açık, net. Yani kanuni yollar tüketilmeden bir defa bu konuyla ilgili olarak herhangi bir dava açılamaz ama kalkıp kanuni yolları hiç dinlemeden, birincil mahkemenin, onun hakkını kullanıyor ve kalkıp bir karar veriyor. Şimdi ben diyorum ki Amerika Birleşik Devletleri'nde bu nasılsa, uygulaması nasılsa bizde de aynı şekilde olmalı, Fransa'da, İngiltere'de nasılsa bizde de aynı şekilde olmalı ve internet yetkilileri geldi. Arkadaşlarımız onlara şunu sordu; Burada niye ofis açmıyorsunuz, açın ofisinizi verginizi de ödeyin ve burada eğer kanunlara uygun bir şekilde çalışıyorsanız size AK Parti hükümetinin yapacağı herhangi bir şey yoktur."

"Twitter bir defa herkesin özgürlük alanına saygı duymak zorunda"

Başbakan Erdoğan, "Twitter ile ilgili sorun sadece vergi meselesi mi?" sorusuna da "Twitter bir defa herkesin özgürlük alanına saygı duymak zorunda, ülkemde ofis kurmak zorunda. Eğer bunları yapmıyorsa siz Amerika'da vergi ödüyor mu Twitter, soruyorum ödüyor mu ödemiyor mu? Ödüyor. Bende de ödeyecek. Bende ödemediği gibi yapılan hakaretler, mahkeme kararları bunlara uymak zorunda mahkeme kararına da uymuyor. O zaman mahkeme kararına uymazsa bizim de yapmamız gereken bir şey var biz kalkarız kapatırız, gelirsin ofisini açarsın, vergini ödersin o zaman da biz size 'çalışın' deriz problem yok" yanıtını verdi.

Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararının anımsatılarak, "aranızda farklı bir duruş söz konusu, buna rağmen Twitter'ı kapatma konusunda pişmanlık duymadınız mı?" sorusuna karşılık da "Biz, Anayasa Mahkemesinin verdiği karara uyarız ama eleştirimizi de yaparız. Yani verdiği karara uymak başka bir şey, saygı duymak başka bir şeydir. Bunu birbirinden ayırmak lazım" dedi.

"Bu konuşmanın altından da Sayın Başkan ömrü boyunca da bir daha kurtulamayacaktır"

Başbakan Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın yaptığı konuşmanın ciddi manada hukuki değil, siyasi bir konuşma olduğuna işaret ederek, hakimlerin, yargının kararlarıyla konuşmasını beklediklerini, siyasetçinin ifade özgürlüğüne de müdahale etmesini asla kabullenemeyeceklerini söyledi. Erdoğan, "Ama bugün Sayın Başkan, öyle bir konuşma yaptı ki karşısında Cumhurbaşkanı var, Meclis Başkanı var, Başbakan var, Başbakan Yardımcısı var sanki onlara akıl veriyor. Böyle bir yetkisi yok o bir defa kendi kararlarıyla ekibiyle beraber konuşacak. Ama orada böyle bir konuşmayla karşılaşmak şahsım, milletim adına, partim adına bizleri üzmüştür. Ve bu konuşmanın altından da Sayın Başkan ömrü boyunca da bir daha kurtulamayacaktır ve her zaman için bu konuşma onun karşısına çıkacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, bir başka soru üzerine toplumsal olaylarda ölümlerin sadece Türkiye'de olmadığını, her ülkede yaşanan olaylarda hayatını kaybedenlerin olduğunu belirterek, "Şimdi Amerika'da olaylarda ölümler olmuyor mu, Almanya'da olaylar oluyor, ölenler olmuyor mu, İngiltere'de, Madrid'de olmadı mı, Ukrayna'da şu son olaylarda olmadı mı? Her yerde olur. Şimdi bu olaylar esnasında da ne yazık ki bunlar istenen şeyler değildir istenmeyen şeylerdir. Ama siz eğer şiddete başvurursanız şiddete başvurduğunuz zaman bu istenmeyen neticeler meydana gelir" dedi.

"Bizim polisimiz silaha asla sarılmaz"

Türkiye'de yaşanan toplumsal olaylarda şiddete başvuranın polis olmadığını, şiddete başvuranların belli illegal örgütlerin oyununa gelerek meydanlara inenler olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Siz kalkar da polise taşla molotofla saldırdığınız zaman bunun neticesinde bu tür olaylar meydana gelecektir. Ve dikkat edin bu insanların büyük çoğunluğu silahla falan ölen insanlar değil. Silahla falan ölmediler, bizim polisimiz silaha asla sarılmaz. Son ana kadar da burada sabreder işte su kullanabilir. Çeşitli yani bu noktada gaz bombaları atabilir. Bunun dışında polisimizin silah kullanarak insan öldürmesi söz konusu değildir. Buralarda hassas olmamız lazım ve biz protesto için hiçbir zaman 'hayır' demedik. Protesto yaparsın toplantılarını yaparsın ama vandalizme hayır, faşizan baskılara hayır, terörizm kokan bu tür gösterilere hayır, bunları yapmaya hakları yok ve bizim kendilerine gösterdiğimiz yerler var, 'gelin, şu alanlarda yapın' diyoruz, 'hayır. Biz, o alanlarda yapmayız, biz istediğimiz yerde yaparız'... İstediğin yerde yapamazsın. Siz, 'istediğimiz yerde bunu yaparız' dediğiniz zaman bu bir defa hukuk tanımazlıktır, kanun tanımazlıktır.

Vatandaş gösterisini yapar, ben de gösterimi yapıyorum. Ama ben kendim için tayin edilmiş alan neresiyse gidip o alanda yapıyorum. Biz, 2,5 milyonu İstanbul'da topladık bir meydanda 2,5 milyon ve 2,5 milyonun toplanmasıyla dağılmasında bir kişinin burnu kanamadı. Bunlar da gelsinler o meydanda gösterilerini yapsınlar. Biz bunlara 'hayır' demiyoruz ki buyursunlar orada yapsınlar gösterilerini ama halkın, vatandaşın, gezme alanı dinlenme alanı, ticaret, alışveriş AVM olan yerlerde gösteri yapılabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey olduğu zaman işte orada maalesef hadiseler birçok insanın da burnunun kanamasına vesile oluyor."

"Belli bir merkezden düğmeye basılıp, belli ülkeler özellikle karıştırılmak isteniyor"

Erdoğan, son dönemde Türkiye'deki Gezi Parkı odaklı olaylarda, Mısır, Ukrayna ve daha başka ülkelerde yaşanan toplumsal olaylarda dış tahrikler olduğuna işaret ederek, "Belli bir merkezden işin idare edildiği ortada ve bunların elimizde vesikaları da var belgeleri de var. Aynı olaylar, senaryo aynı, aynı senaryoyu görüyorsunuz. Tabi bu senaryoyu gördüğünüz zaman demek ki belli bir merkezden düğmeye basılıp, belli ülkeler özellikle karıştırılmak isteniyor. Bunu üzülerek müşahade ediyoruz" ifadelerini kullandı.

ABD'de ve Batı'daki bazı yerleşik grupların bu işlerin içerisinde yer alabildiğini belirten Erdoğan, "Yani bu noktada, biz kalkıp da tabi 'Amerika yönetimi bu işi yapıyor' gibi bir iddianın içerisinde bugüne kadar olmadık. Böyle bir şey de söylemedik ama bazı gruplar var ki bu işleri tahrik ediyor olabilirler" diye konuştu.

"Batı'nın ne kadar samimi olup olmadığını gördük"

Erdoğan, "Bazıları sizin AB'ye katılmanızın AB ile İslam dünyası arasında bir köprü olabileceğini söylüyor, bu konuda ne dersiniz?" şeklindeki soru üzerine, "Bana göre bu en doğal bir yaklaşım tarzıdır. Çünkü Batı, aslında bunu bekliyordu. İslam dünyası da bunu bekliyordu. Ama Batı'nın beklentisinde ne kadar samimi olup olmadığını şu 50 senede gördük. Demek ki samimi değilmiş. Avrupa Birliğini kastediyorum" diye konuştu.

"İslam dünyası, Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesinin, Avrupa Birliği ile İslam dünyası arasında bir köprü olacağını, olması gerektiğini hep düşünüyor, hala da düşünüyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Fakat Avrupa Birliği, böyle bir gelişimin, oluşumun hala farkında değil. Biz bunu kendilerine de anlatamıyoruz. Çünkü Türkiye bir defa özellikle İslamla laisizmi bir arada tutmayı başarabilmiş bir ülke ve bu özellikle geleceğe yönelik de oralardaki bu tür değişimin, gelişimin oluşmasında çok önemli bir rol oynayacak. Yani burada biz özellikle Batılı dostlarımızın tabii Avrupa Birliğinin daha samimi olması, Türkiye’ye yaklaşmasının önünü açması gerekir.

Bakın biz hala 14. fasıldayız. Ben göreve geldiğimde, Avrupa Birliğindeki fasılların sayısı 15’ti. Daha sonra bunu 15’e çıkardılar ve 15’e çıkardıktan sonra ben görevdeyken 15 ülke Avrupa Birliğindeydi. Şimdi bu sayı 27 oldu. Ülkeler Birliğe giriyor ama biz 50 yıldır kapıdayız, 50 yıldır bizi hala Avrupa Birliği oyalıyor. E bu da tabii ki sadece Tayyip Erdoğan’ın şahsında değil halkımda bir güven bunalımı meydana getiriyor. Halkım diyor ki Avrupa Birliği bizi almaz."

"Bunu aşmaya, gayret etmeye devam edecek misiniz?" sorusu üzerine, Erdoğan, "Biz şu anda tabii çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Biliyorsunuz, Avrupa Birliği Bakanlığını kurduk. O da çalışmalarını devam ettiriyor. Tabii dünyadaki birçok gelişmeler bu konuda bazı kararların alınmasını da gündeme getirebilir" ifadelerini kullandı.

"Dünyadaki hangi gelişmeler bu kararların gündeme gelmesine yol açar?" şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şimdi bu Avrupa Birliğinde tabii bu oyalama taktikleri böyle devam edecek olursa biz tabii başımızın çaresine bakmak zorunda kalacağız. Dünyada birçok oluşum var. Bu oluşumların içerisinde bu değerlendirilebilir. Biz Avrupa Birliğine işte geçenlerde de yaptığım ziyarette söyledim, ne kadar sürecek bu iş daha dedim. Yani artık bıktık dedim. Yani bakın her dönemde bir tane iki tane fasıl zor açılıyor."

"Avrupa Birliğinin olmaması Türkiye’nin kıyameti değildir"

"Olmasını temenni ettiğiniz şeyler olduğunda Türkiye'nin dış politikasını ve uluslararası ilişkilerin yönünü farklı bir tarafa çevirmeniz söz konusu mu?" şeklindeki soruya da başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Yani şimdi Avrupa Birliğinin olmaması Türkiye’nin kıyameti değildir. Yani biz onu böyle bir şey gündeme geldiğinde zaten oturur, ilgililerle de konuşuruz. Yani Türkiye kendi kendine yeten bir ülke, bütün dünyaya entegre olmuş bir ülke. Şu an bizim dünyada ihracat yapmadığımız bir tane ülke yok. O denli çalışıyoruz. Temel hak ve özgürlüklerde Maastricht kriterlerinde, Avrupa Birliği ülkeler şu anda Maastricht kriterlerine uymuyor. Ama biz Maastricht kriterlerine uyuyoruz. Böyle bir yapı var."

Suriye meselesi

"Son zamanlarda daha da sıkıntılı hale gelmiş olan Suriye konusuna gelecek olursak, 910 kilometre sınırınız ve ülkenizdeki yüz binlerce mülteci olan Suriye krizi ile ilgili olarak ne dersiniz?" şeklideki soruyu da yanıtlayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Şu ana kadar ülkemizde bizim 700 bini aşkın sığınmacı var. Bunların yaklaşık 200 bini çadırlarda, konteyner kentlerde yaşıyor. 500 bini çeşitli şehirlerimizde yaşıyor ve bizim harcadığımız para şu ana kadar 3,5 milyar dolar. Bize yurt dışından gelen destek 150 milyon dolar. Bunun da 50 milyon doları Suudi Arabistan’dan geldi. 25 milyon kadar Birleşmiş Milletlerden diğerleri de değişik ülkelerden geldi. Ama harcadığımız rakam 3,5 milyar dolar. Bunları tabii ki besliyorsunuz; eğitimi, sağlığı her tür şeyleriyle biz ilgileniyoruz. Bu noktada biz tabii istiyoruz ki Batı ses çıkarsın, mesela Amerika’yla bizim burada çok ciddi dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Ama biz bu dayanışmayı da yapamıyoruz. İşte Cenevre toplantıları vesaire, hiç birinden bir netice çıkmadı. Şimdi bizler gibi beraber olduğumuz ülkeler gerek Avrupa’da gerek Amerika’yla bu model ortaklığımız falan, bunlarda mesafe almamız lazım."

"Şu anda 2,5 milyon, 3 milyon sığınmacı Suriye’de var, ölüm sayısına bakıyorsunuz 200 bine yakın ölüm vakası var" diyen Erdoğan, "Bütün bunlar karşısında hala bunu seyretmek olacak iş değil. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nerede, Birleşmiş Milletler nerede?" diye konuştu.

KAYNAK:
AA
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER