İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ'nün İstanbul Üniversitesindeki akademik yapılanmasına ilişkin aralarında profesörlerin de bulunduğu 12'si tutuklu 5'i firari 45 akademisyen hakkında hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından FETÖ'nün akademik yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada, örgütün İstanbul Üniversitesindeki yapılanmasına yönelik hazırlanan ve mahkemece kabul edilen ilk iddianamenin detayları belli oldu.
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından İstanbul Üniversite Rektörlüğü Personel Daire Başkanlığının FETÖ ile bağı kuvvetle muhtemel olan ve üniversite imkanlarını bu hain amaç için kullanma şüphesi bulunan personel hakkında idari işlem uygulanıp liste olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulduğunu ve bunun üzerine soruşturmanın başlatıldığı vurgulandı.
Soruşturma kapsamında 14'ü tutuklu 2'si firari 45 şüpheli hakkında soruşturmanın tamamlandığı, 7 kişi hakkında da takipsizlik kararı verildiği belirtilen iddianamede, bunların haricinde 52 şüpheli akademisyen hakkındaki soruşturma sürdüğü için dosyasının ayrıldığı kaydedildi. FETÖ'nün yapılanması ve bugüne kadar ki eylemleri ile 15 Temmuz darbe girişiminin genel olarak anlatıldığı iddianamede, örgütün akademik yapılanması irdelendi.
İddianamede, örgütün ülke genelinde 17 özel üniversiteyi kurarak faaliyete geçirdiği ve bunların daha sonra 23 Temmuz 2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldığı belirtilerek, kapatılan üniversitelerin tek tek isimleri verildi. Örgütün Türkiye haricinde yurt dışında faaliyet gösteren ''Amerika Birleşik Devletleri / Amerikan İslam Üniversitesi ve Uluslararası Virginia Üniversitesi, Arnavutluk / Bedir Üniversitesi, Azerbaycan / Kafkas Üniversitesi (2014 yılında SOCAR Şirketi’ne devredildi), Gürcistan/ Uluslararası Karadeniz Üniversitesi, Kazakistan / Süleyman Demirel Üniversitesi, Kırgızistan / Atatürk-Alatoo Üniversitesi, Türkmenistan / Halkara Türkmen-Türk Üniversitesi, Romanya / Güneydoğu Avrupa Lumina Üniversitesi, Bosna-Hersek / Burç Üniversitesi ve Irak / Işık Üniversitesi’nin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir olarak faaliyet gösterdiklerinin bilindiği kaydedildi.
Örgütün eleman yetiştirmek konusunda akademilere yöneldiği vurgulanan iddianamede, FETÖ'nün özel üniversitelerinin haricinde kamu üniversitelerinde de bir yapılanmaya gittiği anımsatılarak, yapılanması şu şekilde anlatıldı:
''FETÖ elebaşısının talimatı ile tüm kamu üniversitelerini ele geçirmeye çalışan örgüt, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) örgütlenmesine paralel bir yapı olarak kendi örgütlenmelerini her üniversitede oluşturmuşlardır. Üniversitelerde; üniversite, fakülte, yüksekokul ve enstitü imamları olarak yapılanmış olup, bu bünyeler içerisindeki örgüt üyeleri bu imamlara bağlı olarak örgütsel faaliyet yürütmüşlerdir. Üniversitelerde okuyan öğrenciler için örgüt tarafından öğrencilerin kaldığı evler ve yurtlar tahsis edilmiş, bu evler ve yurtlarda öğrenci abileri ve ablaları tarafından örgütsel eğitim verilip, denetime tabi tutulmuşlardır. Işık Evlerinden, dershanelerden yetiştirilen öğrenciler örgütün istediği bölümler için üniversiteye hazırlanmış, üniversite sınavlarında bu bölümlere girebilmeleri için her türlü sınav yolsuzluğu yapılmıştır.''
ALES sorularını çalarak 8 bin 500 akademisyen yerleştirilmiş
Üniversiteye giren bu öğrencilerin örgütün üniversite imamları tarafından korunduğu ve örgüt hiyerarşisi içerisinde ileride tayin edilecek görevler için özel olarak yetiştirildiği vurgulanan iddianamede, ''Üniversite sonrası yüksek lisans, doktora, yurt dışı eğitimleri almak için her türlü hukuk dışı yollar kullanılmıştır. Örgüt akademik kadrolara kendi üyelerini yerleştirmek için akademik lisans üstü eğitim sınavında (ALES) soruları ele geçirerek örgüt üyelerine sızdırmıştır. Yüksek lisans, doktora ve ALES sınavlarında çaldığı sorular sayesinde üniversitelere 2002-2013 yılları arasında 8 bin 500 civarında akademisyen yerleştirildiği tahmin edilmektedir.'' denildi.
ÖSYM verilerine göre 2005'de ALES sınavına 226 bine yakın adayın girdiği, bu adayların \%0,1'inin soruları tam ya da 2 eksik ile tamamladığı, 2005 yılında ALES'de tam yapanların sayısı 100 iken, bu rakamın 2009 yılında tam 200 kat arttığı dikkat çekilen iddianamede, 2009 yılında sınava giren 226 bine yakın adayın \%9'unun tam puan aldığı, FETÖ/PDY silahlı örgütünün neredeyse bütün sınavlarda hırsızlık yaptığı, 2009 yılında ALES'de yanlızca 2 yanlışı olan aday sayısının 20 bin 290 olduğunun tespit edildiği kaydedildi.
FETÖ, soruları tam yapanların dikkat çekmemesinden faydalandı
ALES, yüksek lisans ve doktora sınavlarında, sonuçtan farklı soruların, üniversite bölümlerinde kullanıldığı için tam yapan kişilerin bireysel olarak değerlendirildiğinde soruları tam yapanların dikkat çekmediği ve kuşku uyandırmadığı, sınavın bu özelliğinden faydalanan örgütün soruları binlerce adaya sızdırarak üniversitelerde kendi akademik kadrosunu oluşturduğu belirtilen iddianamede, örgütün hakimiyetinin etkin olduğu taşra üniversitelerinde akademik kadroların açılıp bu kadrolara yerleştirdikleri örgüt üyelerini daha sonra büyük üniversitelere geçişini sağladığı, böylece tüm kamu üniversitelerinin adeta örgütçe kuşatıldığı kaydedildi.
Üniversite rektörlük seçimlerinde örgütün her üniversitede ya örgüt üyesi rektör adayını ya da örgüte yakın olan rektör adayını desteklediği, seçimlerde her türlü yöntemi kullanarak kazanmayı amaçladığı kaydedilen iddianamede, ''Örgüt için üniversite yönetimi çok önemlidir. Üniversitenin akademik kadrosunun yanında idari kadrolarını da elinde tutmak istemiştir. Üniversiteler yüksek bütçeli kurumlar olup, bu bütçelerin örgüt mensuplarınca örgütün amaçları doğrultusunda kullanılması hedeflenmiştir. Üniversitelerde mal ve hizmet alımlarında yapılan ihalelerle örgüt üyesi kişilerin ihalelerin kazanması sağlanmıştır. Üniversiteler bir eğitim, araştırma ve bilim yuvası olarak değil örgüte yetişmiş elaman kazandıran hücre evi, ekonomik girdi sağlayan ticarethane, ülke siyasetinde rol alan, yönetime baskı kuran, siyasi partiler gibi kullanılmıştır. Bu nedenledir ki üniversitelerdeki örgüt üyeleri yasalar çerçevesinde eğitim ve öğretim hizmeti vermekten öte örgüt talimatlarını yerine getiren örgütün amaçlarına hizmet eden birer militan gibi hareket etmişlerdir.'' ifadesine yer verildi.
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ''iyot'' gibi ortaya çıkan örgüt mensuplarına yönelik ülke genelinde tüm kamu üniversitelerinde soruşturmaların başlatıldığı anlatılan iddianamede, şüpheli akademisyenler hakkında ''Bylock'', ''1 dolar'', ''Bank Asya hesap hareketleri'', sosyal medya paylaşımları ve WhatsApp yazışmaları delil olarak gösterildi.
FETÖ, Bank Asya için akademisyenleri harekete geçirdi
İddianamede, FETÖ'nün 17/25 Aralık 2013 darbe girişiminin başarısız olması sonrasında örgüte finans sağlayan kaynakların maddi olarak zor durumda kalması ile örgütün üst düzey üyeleri ve yöneticilerine ait sosyal medya hesaplarından “Bank Asya'ya para yatırın” çağrısı üzerine hiyerarşik yapı içerisinde üyeler tarafından Bank Asya Katılım Bankasına para aktarılarak, bankanın kapanmaması için finans sağlandığı ve silahlı terör örgütünün çağrılarına riayet edildiğinin anlaşıldığı ifade edildi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) verilerine göre, FETÖ'nün akademideki yapılanmasını bir kez daha gözler önüne serdiği vurgulanan iddianamede, 24 Aralık 2014 de TMSF el koymadan önce Bank Asya'nın mevduat varlığının 15 milyar TL den 6.9 milyar TL'ye gerilediği belirtilerek, BDDK verilerine göre bu mevduatın yüzde 20'sinin akademisyenlere ait olduğu, aynı tarihte Bank Asya'da 168 akademisyen ve eşlerine ait toplam 1 milyar 132 milyon TL'nin bulunduğunun tespit edildiği kaydedildi.
İddianamede, Bank Asya'yı kurtarmak için FETÖ'nün akademisyenleri de harekete geçirdiğinin ortaya çıktığı, örgüt elebaşısı Fetullah Gülen’in talimatıyla Bank Asya’yı kurtarmak için harekete geçen FETÖ'nün, himmet paralarını 5 bin akademisyen üzerinden bankaya yönlendirdiği, bankaya 5 milyar TL'nin yatırıldığı belirtilerek, ''FETÖ'nün Bank Asya'yı kurtarmak için 'himmet akademisini' kullandığının ortaya çıktığı, 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra bankaya, 5 bin akademisyen üzerinden yaklaşık 5 milyar lira fon yönlendirildiği, bir araştırma görevlisinin hesabından 42.5 milyon lira çıktığının tespit edildiği, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanlarının 17-25 Aralık darbe girişimi sonrasında Bank Asya hesaplarına yönelik incelemeleri, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nda (DDK) raporlaştırıldığı görülmüştür.'' denildi.
İddianamede, şüpheliler Doç. Dr. Ahmet Edip Müftüoğlu, öğretim görevlisi Enis Güney, Prof. Dr. Ferah Armutçu, öğretim görevlisi Halim Taşkaya, öğretim görevlisi Hasan Fehmi Erol, öğretim görevlisi Hasan Hakan Ulutin, Prof.Dr. Lütfi İlhan Yargıç, Prof.Dr. Metin Halaç, Yrd.Doç.Dr. Mustafa Selçuk, Doç.Dr Osman Abalı, Yrd.Doç.Dr Savaş Açıkkaya ve Prof.Dr Vedat Demir'in tutuklandığı, bu şüphelilerden 6'sının örgütün şifreli haberleşme programı olan ''Bylock''u kullandığı belirtildi.
Şüphelilerden Yrd.Doç.Dr. Dilek Selek, Yrd.Doç.Dr. Erol Önen, Yrd.Doç.Dr. İrfan Bulut, Doç.Dr Murat Uludağ, Yrd.Doç. Dr. Selahattin Çiftçi'nin de firari olduklarını ve haklarında yakalama kararı bulunduğu belirtilen iddianamede, diğer 28 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verilerek serbest bırakıldığı belirtildi. Şüphelilerden ikisinin açığa alındığı, diğerlerinin de Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildiği vurgulanan iddianamede, tüm şüphelilerin FETÖ'nün 17-25 Aralık teşebbüsünün ardından Bank Asya'da hesap açtırarak para yatırdığı ya da var olan hesaplarına yüklü miktarlarda para yatırdıklarının tespit edildiği belirtildi.
Şüphelilerin bir kısmında yapılan aramalarda ''1 dolar"ın bulunduğu, örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in kitapları veya CD'lerinin bulunduğu ve sosyal medyadan yaptıkları paylaşım ile örgüt lehine propaganda yaptıkları vurgulanan iddianamede, şüpheli Prof. Dr. Vedat Demir'in WhatsApp yazışmalarına yer verildi.
Şüpheli profesörün WhatsApp yazışmaları
Darbe girişimi gecesi birden fazla şahısla WhatsApp üzerinden görüşen ve meslekten ihraç edilen şüpheli tutuklu Prof. Dr. Vedat Demir'in ''15 Temmuz gecesi gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından planlandığını ve yaşanan olayların bir tiyatro, müsamere, oyun olduğunu, 'Hocam darbe başarılı olamazsa hepimiz yandık. Tek adam faşizmi hakim olacak...Ben devlet anlayışına sahip askere bile razıyım.' şeklindeki yazışmalarına yer verilen iddianamede, darbe girişiminin başarısız olmasının ardından şüpheli Demir'in, K.D. isimli şahsı ile yazışmalarında kendisinin FETÖ/PDY örgütü ile alakası olmadığını ve demokratik bir insan olduğunu belirtmek için yazı yazacağını ve bahse konu ile ilgili K.D. isimli şahıs ile istişare ettiği, yazarlık yaptığı gazeteye yazmayacağına ilişkin söz konusu şahıs ile görüştüğü kaydedildi.
Şüpheli Demir'in söz konusu yazışmalarda Cumhurbaşkanına hakaret içeren paylaşımlarda bulunduğu da öne sürülen iddianamede, darbe girişiminin ardından şüpheli Vedat Demir, Yarına Bakış gazetesinde yazarlığı bırakarak son olarak yazmış olduğu yazı hakkında, FETÖ/PDY örgütüne ait yayın kuruluşlarından Aksiyon dergisinde görevli E.O. isimli şahsın tepki gösterdiği, Vedat Demir'in de şahsa cevap olarak, Hayırlısı olsun. Önemli olan Twitter mesajı değil. Cemaatten çok dostum var. Hiçbirini üzmek istemem. Yazdığım her satırı inanarak yazdım. Cemaati suçlamadım. Şu anda idealleri savunabilecek bir zemin ve ortam yok” dediği belirtildi.
İddianamede, Şüpheli Vedat Demir hakkında açık kaynaklardan yapılan incelemede, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı olan haber ve medya kuruluşlarından birisi olan ve bu nedenle kapatılan Samanyolu TV’de yayınlanan bir programa yorumcu olarak katıldığı, “Kayyum kıyımı devam ediyor'', “Bunları eskiden derin devlet yapardı'', “Özgür medyayı kararttılar'' başlıkları ile yorumlarda bulunduğunun tespit edildiği kaydedildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, tüm şüphelilerin ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçlarından 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep ediliyor. Şüpheliler, 13, 14, 15 ve 16 Şubat tarihlerinde hakim karşısına çıkacak.