ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 06 Ocak 2017 Cuma 13:16

FETÖ'nün PKK ve DEAŞ ile ilişkisi Jandarma raporunda

FETÖnün PKK ve DEAŞ ile ilişkisi Jandarma raporunda

Jandarma Genel Komutanlığınca TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonuna gönderilen raporda, FETÖ'nün terör örgütleri PKK ve DEAŞ ile ilişkileri gözler önüne seriliyor.


Jandarma Genel Komutanlığınca TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonuna gönderilen raporda, "Olaylar, duyumlar, telsiz görüşmeleri ve ele geçen malzemeler değerlendirildiğinde, darbe girişimine katılan FETÖ terör örgütüne üye şahısların güvenlik kuvvetlerine yakalanmamak maksadıyla DEAŞ ve PKK üyesi şahısların yardımıyla bölgelere geçebilecekleri, burada FETÖ örgüt mensuplarının tekrar toparlanarak önümüzdeki dönemde ülkemize yönelik diğer terör örgütleri ile birlikte canlı bomba, suikast, silahlı saldırı türü eylem yapabilecekleri, yapacakları eylemlerle Türkiye'de bir kaos ve iç savaş ortamı oluşturmaya çalışabilecekleri değerlendirilmektedir." bilgisine yer veriliyor.

Jandarma Genel Komutanlığı tarafından TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun yazılı sorularına 28 sayfalık rapor gönderildi.

FETÖ/PDY'nin iletişim, koordinasyon yöntemleri ve stratejileri ile darbe sonrası gerçekleştirdikleri faaliyetlerin yer aldığı raporda, FETÖ'nün PKK ve DEAŞ terör örgütleri arasındaki bağa yer veriliyor.

Raporda, örgütün vakıf, okul ve dershaneler vasıtasıyla mensup sayısını artırdıkları, devlet hiyerarşisi içerisinde yapılandıkları, bu kadrolar ve basın-yayın organları vasıtasıyla ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarını bozmaya, illegal yollardan elde edilen bilgileri propaganda amaçlı servis ederek algı operasyonları yürütmeye yönelik çalışmalar yaptığı belirtildi.

Medya, finans ve birçok iş kolunda yürütülen faaliyetlerle yapıyı kuvvetlendirdiklerinin ifade edildiği raporda, yapının casusluk faaliyetlerini de kapsayan organize silahlı bir örgüt olduğunun ortaya çıktığı vurgulandı.

FETÖ/PDY'nin terör örgütleriyle ilişkisi

FETÖ/PDY'nin darbe girişimi öncesi ve sonrasında PKK/KCK ve DEAŞ terör örgütü ile arasındaki bağlantılara yönelik değişik kaynaklardan istihbari bilgiler elde edildiği bildirilen raporda, şu bilgi yer aldı:

"PKK/KCK terör örgütü ile FETÖ/PDY arasındaki ilişki kapsamında darbe girişimi öncesinde, Şırnak Jandarma Komutanlığı internet ihbar hattına 8 Haziran 2016 tarihinde bildirilen ihbar metninde, 'Kuzey Irak'ta kalan 3 Türk vatandaşının, PKK Hakurk Sorumlusu Müslüm IKE ve medya savunma alanları sorumlusu Fehmi Atalay'ın kendilerine, ABD ve NATO'nun 2016 sonbaharında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın devrileceğine ilişkin söz verdiği, Erdoğan'ın ya kendisinin bırakacağı ya da Gezi olaylarından çok daha şiddetli bir ayaklanma ile gideceği, ayaklanmayı başlatacak olanların da PKK terör örgütü, sol terör örgütü, Nusayriler, Aleviler ve Fethullahçılar ile duyarlı halk kesimi olduğu' yönünde ifadeler yer almakta."

Raporda, ayrıca bölücü terör örgütünün sözde Avrupa sorumlusu Zana Azadi isimli teröristin, 26 Nisan 2016 tarihinde sosyal medya üzerinden paylaştığı mesajda "F.Gülen'i sevmediğimi herkes bilir. Ama AKP,­ DEAŞ faşizminin yıkılması için devrimci halkların Gülen'le yaptığı iş birliği en doğru karardır." ibaresinin yer aldığının tespit edildiği belirtildi.

PKK'dan darbe girişimi sorumlularına "örgüte davet" çağrısı

Darbe girişimi sonrasında ise FETÖ/PDY adına darbe teşebbüsüne katılan rütbeli olduğu değerlendirilen ve açık kimlikleri tespit edilemeyen iki örgüt mensubunun silahlarıyla Uludere bölgesinden Kuzey lrak'a geçtikleri bilgisinin yer aldığı raporda, şu değerlendirmede bulunuldu:

"Örgüt mensupları tarafından gerçekleştirilen telsiz konuşmalarında, 16 Temmuz 2016 tarihinde, Rojhat Ç.A terörist tarafından, 'Bugünden (16 Temmuz 2016) itibaren teröristlerin askerlerin faaliyetlerine karşı dikkatli olmaları ve askerlere karşı sıradan eylemlerin şimdilik durdurulması, mahalleleri tutan polislere eylem yapılması, terörist başı Abdullah Öcalan'dan haber alınamadığı, durumunun tehlikede olabileceği, bu nedenle terörist başı hakkında resmi açıklama yapılana kadar halkın sokaklarda teyakkuz ve başkaldırı halinde olması için kışkırtılması yönünde talimatların iletildiği tespit edildi.

PKK/KCK sözde medya savunma alanları karargahı sorumlusu Fehmi Atalay ile sözde Cilo Eyaleti sorumlusu Fatih Özden arasında 19 Temmuz 2016 tarihinde yapılan muhaberede ise Fehmi Atalay tarafından, darbe girişimi sonrasında bölgedeki güvenlik güçlerinden ayrılmak isteyenlere istedikleri bölgeye gitmeleri garantisi verilerek örgüte teslim olmaları yönünde haber gönderdiği kaydedildi."

FETÖ - DEAŞ ilişkisi

Raporda, FETÖ/PDY'nin DEAŞ terör örgütü ile arasındaki ilişkiye de değinildi. Şanlıurfa'da 8 Temmuz 2016'da gözaltına alınan DEAŞ terör örgütü mensubu Suriye uyruklu Abu Haydar Muhammed El Süleyman'ın "Türkiye'ye sokulan patlayıcı maddelerle ilgili bilgileri Hüseyin İpek aracılığıyla Elvan Yüzbaşı olarak tanıdığı istihbarat görevlisine aktardığı" yönündeki ifadesi aktarıldı.

Elvan Yüzbaşı olarak bilinen kişi hakkında yapılan araştırmada ise kişinin, Şanlıurfa Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Jandarma Astsubay Başçavuş İrfan Çetinkaya'nın, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ/PDY faaliyetleri kapsamında 28 Temmuz 2016 tarihinde Şanlıurfa'da gözaltına alındığı ve daha sonra ihraç edildiği aktarıldı.

Raporda, "Olaylar, duyumlar, telsiz görüşmeleri ve ele geçen malzemeler değerlendirildiğinde, darbe girişimine katılan FETÖ/PDY terör örgütüne üye şahısların güvenlik kuvvetlerine yakalanmamak maksadıyla DEAŞ ve PKK/KCK üyesi şahısların yardımıyla bölgelere geçebilecekleri, burada FETÖ/PDY örgüt mensuplarının tekrar toparlanarak önümüzdeki dönemde ülkemize yönelik diğer terör örgütleri ile birlikte canlı bomba, suikast, silahlı saldırı türü eylem yapabilecekleri, yapacakları eylemlerle Türkiye'de bir kaos ve iç savaş ortamı oluşturmaya çalışabilecekleri değerlendirilmektedir." ifadesine yer verildi.

"Dini hassasiyetleri ve insani yardım konularını istismar edebilirler"

Jandarma Genel Komutanlığının görev sahasında açığa çıkardığı sorun, zafiyet alanları ve bunların giderilmesine yönelik tedbir ile öneriler şu şekilde sıralandı:

"Örgütün, gizliliğe önem vererek, izlerini kaybettirme veya strateji değiştirmek suretiyle diğer dini grupların içine sızmaya çalışarak çekirdek yapıyı yeniden oluşturmaya çalışacakları, devlet kadrolarında ulaşılamayan gizli hücreleri vasıtasıyla, devlet gizliliği içeren bilgilerin elde edilmesine ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya, şantaj, tehdit gibi yollarla üst düzey bürokratlar üzerinde baskı oluşturmaya çalışabilecekleri, elde edilen bilgileri yabancı misyonlara aktarmak suretiyle ülkemizi uluslararası alanda zor duruma düşürebilecekleri değerlendirilmektedir.

Devlet kademelerinde kaybettiği etkinliğini kazanmaya yönelik veya halihazırda bu alanlarda tespit edilen örgüt mensuplarının devam eden dava süreçlerini lehlerine sonlandırmaya yönelik girişimlerinde bulunabilecekleri, şüpheli durumda veya örgütsel bağı ortaya çıkmış mensupları ile kuruluşlarının sermayelerini yurtdışına çıkarmak için legal, illegal girişimlerde bulunacakları, uzun dönemler sonrasında kazanılmış olan mevcut tabanını korumaya yönelik tedbirler alırken, yeni eleman kazanmak amacıyla özellikle kamu kurumlarında yeni yapılanmalar oluşturma ve gençlik kesimine yönelik çalışmalara hız verebilecekleri öngörülmektedir.

Mevcut potansiyellerini korumak ve örgütteki panik havasını gidermek amacıyla örgütün içinde bulunduğu sürecin geçeceği, tekrar eski güçlerine kavuşacakları ve kendilerine karşı mücadele eden kişilerden hesap soracakları şeklinde propaganda yapmaya devam edecekleri, ulusal ve uluslararası kamuoyunda dini hassasiyetlerinden dolayı mağdur edildikleri algısı yaratabilmek amacıyla basın yayın organları, internet siteleri ve sosyal medya üzerinden gerçek dışı ve mesnetsiz haberler yapmaya devam edecekleri, örgütün, STK'ları vasıtasıyla ülkemizde sığınmacı konumunda olan Suriyelileri kendi saflarına çekmek amacıyla dini hassasiyetleri ve insani yardım konularını istismar edebileceği, Türkiye'nin başta Suriye iç savaşı olmak üzere dış siyasetini kendisi için propaganda malzemesi yaparak, Türkiye karşıtı ülkeler ve yasadışı örgütler ile işbirliği içerisine girebileceği değerlendirilmektedir."

ABD kaynaklı siber saldırıda yüzde 4 bin 574 artış

Raporda, bilgi sistemlerine yapılan siber saldırılara da değinildi. Darbe girişimi sonrası yurt dışı internet adreslerinden gelen saldırı miktarının yüzde 984 arttığının vurgulandığı raporda, "Yurtdışı IP adreslerinden yapılan saldırılarda Almanya 258 saldırı ile 15 Temmuz öncesi en çok saldırı yapılan kaynak ülke konumunda iken 15 Temmuz sonrası 4 bin 437 saldırı ile ABD en çok siber saldırı yapılan ülke olmuştur. ABD kaynaklı IP'lerle darbe girişimi öncesi 3,5 ayda 97 saldırı yapılırken, darbe girişimi sonrası 3,5 ayda 4 bin 437 saldırı yapılarak yüzde 4 bin 574 artış göstermiştir. İkinci sırada 691 saldırı ile İngiltere bulunuyor." bilgisine yer verildi.

KAYNAK:
AA
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER