AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "DEAŞ'ı silahlandıranlar, dünyanın başına bela edenler ellerini yıkayıp bu işten kurtulamaz. Hangi ülke, Türkiye'nin verdiği mücadelenin binde birini vermiştir? Şimdi bu beyler kusura bakmasınlar ellerini yıkayarak DEAŞ'ın kirlerinden kurtulamaz. Herkes kendi ülke vatandaşı olan DEAŞ'lıları bir şekilde almak zorundadır." dedi.
Kurtulmuş, 24 TV'nin canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye'nin en başından itibaren Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge tesis edilmesi gerektiğini vurguladığını aktaran Kurtulmuş, "Bütün tarihi şehirler yerle bir edildikten, milyonlarca insan öldükten, yaklaşık 8 milyon insan evini terk etmek zorunda kaldıktan sonra bu noktaya gelmek acıdır. Ama bir an evvel bunun tesis edilmesi, terör örgütlerinin o bölgelerden çıkartılarak bölge halkının köylerine, kasabalarına, kentlerine geri dönüşünün sağlanması, Türkiye'dekiler başta olmak üzere yurt dışında yaşayan göçmenlerin, Suriyeli kardeşlerimizin oralara yerleştirilmesi şarttır." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarıyla geri dönüşlerin başladığını dile getirerek, şunları söyledi:
"İnsanlar can korkusuyla bütün imkanlarını geride bırakarak bir lokma ekmek, bir bardak su bulabilmek için bir yerlere göç ediyor. Siz eğer o insanların kendi ülkelerindeki şartları güvenli hale getirirseniz, o insanlar geri döner. Belki bir kısmı geri dönmeyecek gittikleri yerlere yerleşecek, alışacak, ama ben kahir ekseriyetinin şartlar oluştuğunda geri döneceğini biliyorum. Türkçenin güzel bir lafı var, 'Bülbülü altın kafese koysanız bile illa vatanım der.' İnsanların kendi vatanlarındaki şartları iyileştirirsek ve uluslararası camia olarak bunu garanti altına alabilirsek, özellikle güvenlik ve temel insani ihtiyaçlarını, o insanların çok büyük bir kısmı geri dönecektir."
Başbakan yardımcısı olduğu dönemde 3 gün içerisinde 283 bin kişinin Aynularab'dan (Kobani) Türkiye'ye kabul edildiğini kaydeden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Dünyada bunu yapabilecek başka bir ülke varsa ortaya çıksın. Çünkü 5 kilometre arkalarında DEAŞ militanları var, köylerde katliam yaparak geliyorlar. İnsanlar akın akın Türkiye sınırına geliyor, bu insanları kabul ettik. Bu, büyük bir insanlık dersidir, büyük bir sorumluluktur. Hepsinin kayıtları var. İnsanlar denklerini sırtlarına aldılar, ellerinde çocuklarıyla... Ben o manzaraları unutamıyorum. Yaşlı annesini sırtında taşıyan bir Kürt kardeşimiz, sakat çocuğunu kolunda taşıyan bir Kürt kadını... Bütün bunların hepsini biz Türkiye'ye aldık. Oradan hayvanlarıyla, koyunlarıyla, sığırlarıyla gelenlerin hayvanları sınırda uzun bir süre beslendi. İlgililer bir hastalık bulaşmasın diye karantinaya aldı. Türkiye, bunu bile yapmış bir ülke çünkü sınırın suni bir sınır olduğunu biliyoruz. Suruç ile Kobani arasında fark yok, aradan sadece bir demir yolu geçiyor. Oradan gelen Kürt kardeşlerimize akrabalarının yanına gitme iznini dahi verdik. Var mı dünyada böyle bir ülke?"
- "DEAŞ'ı kim kurdu, kim kurdurdu?"
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, DEAŞ'lıların iadesine ilişkin bir soruya, şu karşılığı verdi:
"DEAŞ'ı kim kurdu, kim kurdurdu? Bir ara 80 bine yakın militanı vardı. Hatta ilk DEAŞ oluştuğu zaman şu palavrayı yaydılar: Bunlar sosyal medya üzerinden haberleştiler ve Suriye, Irak topraklarına geldiler. 80 bin kişiyi izci kampına götürmek için sosyal medya üzerinden bir araya getiremezsin. Bu insanları getirdiler dünyanın dört bir tarafından. Arabalar, her türlü teçhizat, ellerinde 100 binlerce dolarlık ölüm silahları... Kim verdi bunlara? 8-9 gün içerisinden Suriye'nin en batısından Kerkük, Musul'a kadar ellerini kollarını sallayarak girdiler. Şehirleri, köyleri ala ala geldiler. Amaç şuydu; DEAŞ üzerinden bölgedeki etnik ve mezhebi yapıyı altüst etmek, onların değiştirdiği, harmanladığı toprağı arkasından PYD, PKK üzerinden bir kere daha dizayn etmek; Kürtleri, Arapları, Türkleri, Türkmenleri, Şiileri, Sünnileri yerlerinden etmek. Oyun buydu. Bunu yapanlar, DEAŞ'ı silahlandıranlar, dünyanın başına bela edenler ellerini yıkayıp bu işten kurtulamaz. DEAŞ'a karşı mücadeleyi veren Türkiye. Hangi ülke, Türkiye'nin verdiği mücadelenin binde birini vermiştir? (DEAŞ'a karşı küresel koalisyon) O da emperyal projenin bir parçasıydı. Şimdi bu beyler kusura bakmasınlar ellerini yıkayarak DEAŞ'ın kirlerinden kurtulamaz. Herkes kendi ülke vatandaşı olan DEAŞ'lıları bir şekilde almak zorundadır. Türk vatandaşı olan DEAŞ'lıları zaten bulduklarımızı yakalıyoruz. İçişleri Bakanlığı açıkladı, hapishanelerde şu anda herhalde 2 bine yakın DEAŞ'lının olduğunu biliyoruz. Son operasyon sırasında Suriye'de yakaladığımız, Türkiye'ye karşı eylemlilik içinde olan DEAŞ'lıları da yargılayacağız ama kusura bakmayın uluslararası hukuk kim, hangi vatandaşlığa sahipse o ülkede yargılanmasını zorunlu kılıyor."
- "Cumhurbaşkanımızın BM konuşması yeni bir dönemin başlangıcı oldu"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'deki konuşmasının hem kendi hem AK Parti hem de Türkiye siyaseti bakımından yeni bir dönemin başlangıcı olduğuna inandığını dile getirerek, Erdoğan'ın konuşmasının satır başlıklarını hatırlattı.
Erdoğan'ın konuşmadaki en önemli hususun "İsrail'in sınırları neresidir?" ifadeleriyle dünyadaki egemenlere karşı meydan okuyuşu olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu şu demektir, 'Şu andaki uluslararası sistemin arkasındaki esas oyunları, güçleri biliyoruz ve bununla mücadele etmeye hazırız.' Pratik olarak da zaten sahada Doğu Akdeniz'de bir mücadele veriyorsunuz. S400, F35 meselesi, PYD/YPG ile verilen bu mücadele, Barış Pınarı Operasyonu... Bir taraftan askeri stratejilerinizi sürdürüyorsunuz, bir taraftan diplomasi de en son Trump ile olan görüşme dahil olmak üzere her türlü detayı kontrol ederek sağ olsun Cumhurbaşkanımız bu süreci yürütüyor. Diğer taraftan sahadan istihbaratı alıyorsunuz, bir taraftan da dünya kamuoyuna Türkiye'nin haklı tezlerini anlatmaya çalışıyorsunuz. Dört tane ayağı olan tarihsel bir noktadan geçiyoruz. Hepsinde de Cumhurbaşkanımız en ince detayına kadar bunları kontrol ederek büyük bir liderlik ortaya koyuyor. Bu bizim için Cumhurbaşkanımızın yükünü almamız gereken bir döneme girdiğimizi gösteriyor."
Yeni dönemin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yük olacak, onun karizmasının arkasına sığınarak siyaset yapılacak bir dönem olmadığını belirten Kurtulmuş, her bir politik aktörün, bilgili, adanmış, dava ehli, liyakatli ve motivasyonu yüksek insanlar olması gerektiğini söyledi.
"Bu süreçte parti ve grup yönetiminde bir değişiklik beklenmeli mi?" şeklindeki soruya Kurtulmuş, bir sürecin başladığını, bunu da söylem ve eylem bakımından ikiye ayırdığını anlattı.
Kurtulmuş, söylem bakımından kendilerini güçlendirecekleri bir döneme girdiklerini belirterek, "Eylem için de önümüzde kongre süreci var. Bu çok büyük bir fırsattır. Toplumun geniş kesimleriyle buluşmak, yeni aktörleri, insanları işin içerisine katmak... Hem dünya siyasetinin hem bölge hem de Türkiye siyasinin değişen şartları var. Artık yüzde 50 artı 1 başarı çıtası. Buraya çıkarabilecek çok geniş, toplumda karşılığı olan insanlarla yolumuza devam edelim, eylemimizi de böylece güçlendirerek inşallah çok daha güçlü bir parti haline gelelim, hedefimiz bu." dedi.
- "Gönül ister ki diğer partilerle de ana meselelerde aynı noktada duralım"
Cumhur İttifakı'nın masa başında kurulmadığını dile getiren Kurtulmuş, ittifakın Türkiye'nin ortak eserlerinde yine müşterek hareket ederek yoluna devam edeceğini söyledi.
Kurtulmuş, AK Parti ile MHP'nin birleşerek tek parti olmadığını, niye ittifat ettiğini bilen bir noktada bulunduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"A ve Z partisi, birbirine taban tabana zıt olabilir ama temel milli meseleler geldiği zaman orada ortak hareket edilmesi lazım. Mesela Sayın Bahçeli'nin Cumhurbaşkanımızın Amerika seyahatine gitmeden evvel söylediği söz fevkalade önemli ve değerlidir. Şimdi bu milli bir duruştur. Gönlümüz arzu eder ki diğer partilerle de bu ana meselelerde aynı noktada duralım, sonra mücadele, rekabet ettiğimiz alanlarda da kora kor bir rekabet yapalım. O ayrı bir şey ama dünyanın ve bölgenin bu kadar zor bir süreçten geçtiği noktada biz CHP'nin de tabii ki muhalefetine devam edecek, en üst perdeden muhalif sözlerini söyleyecek ama milli meselelerde gerçekten destek olmasını, ortak noktada buluşabilmesini temenni ederiz."
Kurtulmuş, İnfaz Yasası, EYT gibi konuların son durumunun sorulması üzerine de bunların partinin ilgili yerlerinde değerlendirildiğini ama kararın TBMM'de alınacağını aktardı.
Bu anlamda ilgili konuları sürekli takip etiklerini belirten Kurtulmuş, "Herhangi bir noktaya net bir şekilde gelmeden de bu konuyla ilgili konuşmanın kamuoyundaki beklentileri yükseltmek bakımından yanlış olacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla takip ediyoruz, sorunun çözülmesi için de şartlar oluştuğunda, Türkiye'nin imkanları el verdiğinde ona göre hareket edeceğiz." diye konuştu.