Anayasa Mahkemesi'nin Balyoz davasında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmesiyle, İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz davasındaki tutukluların tahliye edilmesine karar verdi. Bu kararla, "19 Haziran 2014", tarihe Balyoz'da tahliye günü olarak geçti. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile görüşen Milliyet Gazetesi yazarlarından Fikret Bila, Yüksek mahkemenin “hak ihlali” kararını oybirliğiyle vermesi de üzerinde durulması gereken bir yön olduğuna dikkat çekiyor.
Fikret Bila'nın bugünkü köşe yazısı:
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a dünkü görüşmemizde önce kararın oybirliğiyle çıkmasının anlamını sordum. Şu yanıtı verdi :
“Hassasiyet göstergesi”
“Kararın oybirliğiyle çıkması çok önemli. Bu, Anayasa Mahkemesi’nin temel hak ve özgürlükler konusunda gösterdiği hassasiyeti ifade ediyor. Hak ihlali yapıldığı iddiasıyla bireysel başvuru konusu olan adil yargılanma hakkına gösterdiği özeni ortaya koyuyor. Bu hassasiyet özellikle tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hakkıyla uygulanmasının da bir göstergesi. Mahkemenin oybirliğiyle aldığı bu karar rafine edilmiş bir hassasiyet ifadesidir.”
“Mahkum değiller”
Anayasa Mahkemesi Başkanı’na “hak ihlali” kararının doğuracağı hukuki sonuçları da sordum. Kılıç, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Anayasa Mahkemesi hak ihlali tespitiyle yeniden yargılama kararı vermiş oluyor. Kararın sonucu budur. Bu karardan sonra cezaevindekiler artık mahkum değil, tutuklu oluyorlar. Tahliye olurlarsa da sanık olurlar. Yeniden yargılama yapılacak.”
“Tatmin olmadık”
Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç, yüksek mahkemenin dayandığı gerekçelerle ilgili sorumu yanıtlarken şu değerlendirmeyi yaptı:
“Yerel mahkemenin delil olarak incelediği CD, hard disk ve benzeri dijital materyalleri değerlendirirken çelişkilere düştüğünü tespit ettik. Mahkemenin düştüğü çelişkileri hak ihlali olarak değerlendirdik. Keza, dava için çok önemli iki tanığın dinlenmemiş olmasını da bir hak ihlali olarak gördük. Savunmanın, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın dinlenmesini ısrarla talep etmesine rağmen mahkemenin bu talebi reddederken öne sürdüğü gerekçeler bizi tatmin etmedi. Yine Yargıtay aşamasındaki aynı konudaki gerekçelerden de tatmin olmadık.”
Başarılı uygulama örneği
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındığında hukuk çevrelerinde tartışmalar yaşanmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin Avrupa İnsan hakları Mahkemesi’nden (AİHM) önce tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olup olmayacağının uygulamaya bağlı olacağı vurgulanmıştı. AİHM’nin Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin etkin denetim yapıp yapamadığı konusunu gözleyeceği ve etkin olduğu kanaatine varırsa, Anayasa Mahkemesi’ne gitmeden yapılacak başvuruları kabul etmeyeceğine dikkat çekilmişti.
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularla ilgili olarak aldığı kararlarla bu aşamayı geçtiğini söyleyebiliriz.
Mahkeme Başkanı Haşim kılıç, Avrupa kurumlarının Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularla ilgili olarak aldığı kararları takdirle karşıladığını söyledi. Başta AİHM olmak üzere Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi kurumların uygulamadan memnun olduklarını, hatta bireysel başvuru yolunu kullanmayan ülkeler açısından Türkiye’deki uygulamayı örnek olarak gösterdiğini vurguladı.
Kılıç, uygulamada başarı nedeniyle Avrupa Konseyi’nin 7 Temmuz’da Strasbourg’da uluslararası bir konferans düzenlediğini bilgisini verdi. Bu konferansa katılacaklarını belirten Kılıç, Türkiye uygulamasını anlatacaklarını söyledi. Konferansa Almanya, İspanya, Avusturya, Rusya, Fransa, Hırvatistan’ın da katılacağına işaret etti.
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru uygulamasında adil yargılanma hakkı açısından etkin bir denetim yaptığını aldığı kararlarla kanıtlamış oldu. Bu durum AİHM başvuruları açısından önem taşıyor. Bundan sonra, belki bazı istisnalar dışında, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu tüketilmeden AİHM’nin dava kabul etmesi zor görünüyor.