Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile üniversite öğrencisi Dilek Özçelik'in arasında yaşanan diyaloğun yankıları devam ediyor.
CNNTÜRK'te gazetecilerin sorularını yanıtlayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Bakan Bayraktar'ın lösemi hastası genç kıza cebinden ne kadar para verdiğini açıkladı ve olaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çelik şöyle konuştu:
Dilek Özçelik isimli kızımız önce kendisine Allah'tan şifalar diliyorum. Geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum. Epey zamandan beri sayın Bakanla görüşmeyi bekliyor veya kolluyor, il başkanlarının önünde de durmuş vesaire. Sayın bakana bilgi veriliyor 'Bu kanser hastasıdır ve acilen ilaç alması gerekiyor, parası yok' diyorlar. O da camiye giderken, hemen gelir gelmez sayın Bakan elini cebine atıyor, cebinde ne kadar para varsa, ben kendisine sordum 'ne kadar vardı?' dedim.
KENDİSİNE 'NE KADAR VERDİN' DİYE SORDUM
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı'nın bütün uygulamalarına, detaylarına vakıf olmayabilir. Neticede kendisine destek, yardım isteyen bir üniversite öğrencisi, bir genç kız geliyor ve kendisine de bu şekilde bilgi verildiği için acilen, hemen alması gerekiyor. O da elini cebine atıyor. Kendisine 'ne kadar vardı' diye sordum. 2 bin lira varmış. Kızımıza bu parayı vermiş 'kızım git ilacını al' demiş.
DİLEK PARANIN MİKTARINI AÇIKLADI
Dilek Özçelik, ilaç konusunda yardım istediği Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın, cebinden bir tomar para çıkarttığını ve bir kısmını istemediği halde kendi cebine koyduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Söylenildiği gibi orada 2 bin lira para kesinlikle yoktu. Parayı saymadım, çünkü parayı almak gibi bir niyetim yoktu. Ancak paradan anlayan bir kişi orada 2 bin lira olmadığını anlar. 2 bin lira olsa avuç içine sığmaz, ancak ben parayı iade ederken, rahatlıkla avuç içime aldım. Bana verdiği para tahminen 200 yada 300 lira, en fazla 400 liradır."
SAYIN BAKAN VİCDAN SAHİBİ VE DİGERGAM
Sayın Bakan cebinde ne kadar para varsa çıkarıp veriyor. Camiden çıktıktan sonra bu kızımız gelip diyor ki; 'Efendim ben dilenci değilim, bunun çözümünü istiyorum' diyor ve sizin söylediğini şeyleri söylüyor. Sonra sayın Bakan kendisiyle çok daha yakından ilgilendi, 'Kızım ben valiliğe gerekli şeyi söyleyeyim, gerekli şeyi yapayım' dedi. Şimdi bunun yöntemini tartışabilirsiniz. Eğer sayın Bakan vicdan sahibi, digergam bir insan olmasaydı, başkasının derdini kendi derdi kabul eden, bir genç kızın derdiyle ilgilenen, ilgilenmek isteyen bir insan olmasaydı, vicdanında zaten bir sızı duymasaydı... Öyle herkes her önüne gelene cebindeki 2 bin lirayı çıkarıp vermez, Yapılan bu.
TEPEDEN TIRNAĞA İYİ NİYETLİ BİR HAREKET
Şimdi yöntemi sorgulayabilirsiniz. Ama tepeden tırnağa iyi niyetle yapılmış, daha sonrasında da kızın durumunun ortaya çıkması sonucunda, kızcağız kemoterapiden dolayı saçları dökülmüş falan değil. Daha yeni kanser teşhisi konmuş, henüz yatırılmış değil. Herhalde derslerinden, okulundan dolayı müsaade istemiş. Bu durumu da bakanın dikkatine dokunuyor. Yani üzülüyor, şefkatini celbediyor ve böyle bir durum ortaya çıkıyor. Zaten üniversite öğrencilerinin sağlık masrafları medikososyal bilimleri tarafından karşılanıyor. Devlet tarafından sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanıyor.