Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin Kürt sorunu petrol pazarlığına göbekten bağlı yazısında Barzani'nin Diyarbakır ziyaretini ve Kürtlerin petrol kaynaklarına sahip olmaları arasındaki ilişkiyi kaleme aldı.
İşte Murat Yetkin'in yazısından satır başları;
Enerji Bakanı Taner Yıldız dün gazetecilere Iraklı Kürt lider Mesud Barzani’yi Diyarbakır’da ağırlayacak Başbakan Tayyip Erdoğan’a eşlik etmeme nedenini, bu ziyaretin siyasi ve sosyal önemini ‘gölgelememek’ olarak izah ederken, aslında Kürt sorununda petrol ve gaz projelerinin payını geri plana itmeye çalışıyordu. Ve aslında söylediği doğruydu; Barzani veya Erdoğan’ın ortak petrol ve gaz projeleri konusunda yapacağı her açıklama, belki dikkatlerin daha çok Kürt barış sürecinde olduğu Türkiye’de değil, ama dış dünyada bu boyutuyla öne çıkacaktı.
Barzani’ninki doğrusu önemli bir ziyaret. Bir düğüne davet edilmiş olması vesilesiyle Erdoğan’a gönderdiği haber ve Erdoğan’ın bu fırsatı diyalog süreci ve biraz da seçim kampanyası amacıyla değerlendirmeye karar vermesi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı Barzani’nin, Türkiye’nin Kürtlerin yaşadığı en simgesel önemdeki şehri Diyarbakır’a ‘resmen’ gelmesiyle sonuçlandı. Barzani’yi Diyarbakır’da görmek, Türkiye’nin dindar ya da gelenekçi Kürt vatandaşlarının onlarca yıldır hayalini kurduğu bir şeydi. Bu ziyaret yalnızca Erdoğan’ın Kürt sorununa siyasi çözüm bulma sürecinin sancılı bir döneminde ilaç gibi gelmekle kalmadı; aynı zamanda Türkiye’nin Irak’ın hem Şii hem Kürt bölgelerinden taşınacak petrol ve gazın, asıl olarak Avrupa pazarlarına taşınması için önemli boru hattı anlaşmalarının nihai aşamaya geldiği bir sırada yapılıyor.
Aslında yeni boru hatları demek lazım. Çünkü Irak’ın Kerkük ve Musul sahalarını Adana’nın Yumurtalık/Ceyhan terminaline bağlayan iki boru hattı zaten var; bombalanmadığı zamanlar işliyor. Hatırlatmak gibi olmasın, ama Azerbaycan’dan gelen boru hatlarının son durağı da burası, ABD ve NATO kullanımına açık bölgenin en büyük hava üssü İncirlik de burada. Şimdi masa üzerinde iki yeni hat var. Birisi, Irak’taki Şii bölgesi Basra’yı Ceyhan’a bağlayacak bir petrol hattı; amaç Basra petrolünün bir kısmını, Körfez’in (ve Süveyş’in) taşımacılık risklerinden uzak Avrupa’ya iletmek. Diğeri de Barzani’nin başında olduğu KRG kontrolündeki Tak Tak ve Takve sahalarını yine Ceyhan’a bağlayacak petrol (ve bilahare ona paralel inşa edilecek gaz) boru hattı. Aslında bu hat Genel Energy şirketi tarafından inşa edildi, tek sorun Bağdat’la Erbil arasında gelir paylaşımının ölçümü için hatta bir akı-metre takılması konusundaki anlaşmazlık kaldı. Bu pürüzün aşılmasının, hem Irak ve Türkiye arasındaki karşılıklı bağımlılığı arttırmak suretiyle bölge barış ve istikrarına hizmet etmesi, hem Şii ve Kürtlerin gelirlerin artması hem de ortak çıkarlar nedeniyle Irak bütünlüğüne hizmet etmesi umuluyor.
SURİYE'DEKİ PETROLÜN ÜÇTE BİRİ PYD'NİN KONTROLÜNDE
Hatırlatmaya gerek var mı, bilmiyorum. Ama iç savaşın harabeye çevirdiği Suriye’nin petrol sahalarının üçte biri de PKK’nın Suriye şubesi PYD’nin kontrolüne geçmiş bulunuyor. PYD’nin İmralı görüşmeleri hakkında bu kadar özgüvenle konuşmasında Türk sınırının hemen güneyinde ilan ettiği özyönetimin zengin kaynak potansiyeli pay sahibi.
Ve şu tesadüfe bakın ki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Barzani’nin Diyarbakır ziyaretini takiben, İran, Irak, Suriye (resmi beyanda Kürt sorunu yer almıyor) konuşmaya gideceği gelecek hafta, ABD Enerji Bakanı Ernest Moniz de Atlantik Konseyi toplantıları için İstanbul’da olacak; Enerji Bakanı Yıldız’la da görüşecekler.
Yani Erdoğan, Diyarbakır’da Barzani ile enerji konusunu hiç konuşmayacak olsa da, Kürt sorununun geleceği bölgesel petrol ve gaz pazarlıklarıyla yakından ilgili; çözüm sürecinde bu etkeni hesaplamayan yanılır.