Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Marmara Üniversitesindeki akademik yapılanmasına ilişkin soruşturma sonucunda, aralarında akademisyenlerin de bulunduğu tutuklu 15 sanık hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame, mahkemece kabul edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından FETÖ'nün akademik yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan örgütün Marmara Üniversitesindeki yapılanmasına yönelik iddianame üzerindeki mahkemenin incelemesi tamamlandı. Mahkeme, iddianamenin kabulünü kararlaştırdı.
İddianamede, Marmara Üniversitesi Rektörlüğünce, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yürütülen çalışmalar neticesinde, örgütle bağı, iltisakı veya irtibatı mevcut ya da anılan örgüte destek veya müzahereti olduğu şüphesi bulunan personellere ait liste tanzim edilerek Başsavcılığa gönderildiği ve sanıklar hakkında "FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan soruşturma başlatıldığı anımsatıldı.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaçlarına ulaşabilmek için üniversitelerde en katı şekilde örgütlendiği vurgulanan iddianamede, Türkiye'de 17 üniversitenin bizzat örgüt tarafından kurulup faaliyete geçirildiği, bunların 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldığı hatırlatıldı.
Örgütün yurt dışında kurduğu üniversitelerinin adlarının da sıralandığı iddianamede, FETÖ'nün kapatılan üniversiteler dışında liderinin talimatı ile tüm kamu üniversitelerini ele geçirmek için örgütlendiği kaydedildi.
''Yükseköğretim Kurumu örgütlenmesine paralel bir yapı olarak kendi örgütlenmelerini her üniversitede oluşturmuşlardır.'' tespiti yapılan iddianamede, örgütün, üniversitelerde; üniversite, fakülte, yüksekokul ve enstitü imamları olarak yapılandığı, bu bünyeler içerisindeki örgüt üyelerinin bu imamlara bağlı örgütsel faaliyet yürüttükleri anlatıldı.
Üniversitelerde okuyan öğrencilerin, kendilerine tahsis edilen evler ve yurtlarda "öğrenci abileri" ve "öğrenci ablaları" tarafından örgütsel eğitim verilerek denetime tabi tutuldukları vurgulanan iddianamede, ''Işık evlerinden, dershanelerden yetiştirilen öğrenciler örgütün istediği bölümler için üniversiteye hazırlanmış, üniversite sınavlarında bu bölümlere girebilmeleri için her türlü sınav yolsuzluğu yapılmıştır. Üniversiteye giren bu öğrenciler örgütün üniversite imamları tarafından korunmuş ve örgüt hiyerarşisi içerisinde ileride tayin edilecek görevler için özel olarak yetiştirilmiştir.'' denildi.
- "Örgütün 11 yılda 8 bin 500 akademisyen yerleştirdiği tahmin ediliyor"
İddianamede, üniversite sonrası yüksek lisans, doktora, yurt dışı eğitimleri almak için her türlü hukuk dışı yollar kullanıldığı, örgütün akademik kadrolara kendi üyelerini yerleştirmek için Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) sorularını ele geçirerek örgüt üyelerine sızdırdığı belirtildi.
Yüksek lisans, doktora ve ALES sınavlarında çaldığı sorular sayesinde üniversitelere 2002-2013 yılları arasında 8 bin 500 civarında akademisyen yerleştirildiğinin tahmin edildiği aktarılan iddianamede, ÖSYM verilerine göre 2005'te ALES sınavına 226 bine yakın adayın girdiği, bu adayların yüzde 0,1'inin soruları tam ya da 2 eksik ile tamamladığı, 2005'te ALES'te tam yapanların sayısı 100 iken, bu rakamın 2009 yılında tam 200 kat arttığı anlatıldı. İddianamede, 2009'da sınava giren 226 bine yakın adayın yüzde 9'unun tam puan aldığı kaydedilerek, FETÖ/PDY silahlı örgütünün neredeyse bütün sınavlarda hırsızlık yaptığı, 2009 yılında ALES'te yalnızca 2 yanlışı olan aday sayısının 20 bin 290 olduğunun belirlendiği aktarıldı.
Örgütün hakimiyetinin etkin olduğu taşra üniversitelerinde akademik kadrolara yerleştirilen örgüt üyelerinin daha sonra büyük üniversitelere geçişinin sağlandığı, böylece bütün kamu üniversiteleri adeta örgütçe kuşatıldığı anlatılan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
''Üniversite rektörlük seçimlerinde örgüt her üniversitede ya örgüt üyesi rektör adayını ya da örgüte yakın olan rektör adayını desteklemiş, seçimlerde her türlü yöntemi kullanarak kazanmayı amaçlamıştır. Örgüt için üniversite yönetimi çok önemlidir. Üniversitenin akademik kadrosunun yanında idari kadrolarını da elinde tutmak istemiştir. Üniversiteler yüksek bütçeli kurumlar olup, bu bütçelerin örgüt mensuplarınca örgütün amaçları doğrultusunda kullanılması hedeflenmiştir. Üniversitelerde mal ve hizmet alımlarında yapılan ihalelerle örgüt üyesi kişilerin ihalelerin kazanması sağlanmıştır. Üniversiteler bir eğitim, araştırma ve bilim yuvası olarak değil, örgüte yetişmiş elaman kazandıran hücre evi, ekonomik girdi sağlayan ticarethane, ülke siyasetinde rol alan, yönetime baskı kuran, siyasi partiler gibi kullanılmıştır. Bu nedenledir ki üniversitelerdeki örgüt üyeleri yasalar çerçevesinde eğitim ve öğretim hizmeti vermekten öte örgüt talimatlarını yerine getiren örgütün amaçlarına hizmet eden birer militan gibi hareket etmişlerdir."
- 10 şüpheli meslekten ihraç, 5'i de açığa alınmış
Sanıkların eylemlerinin tek tek sıralandığı iddianamede, sanıklar hakkındaki "ByLock, Bank Asya hesap hareketleri ve Dijitürk'ten ayrılma (örgüt talimatı üzerine)'' ve sosyal medya paylaşımları ile elde edilen diğer delillere yer verildi.
İddianamede, tutuklu sanıklar araştırma görevlileri Yavuz Selim Söylemez, Emir Şahin, İbrahim Çam, Abdullah Sayın, Abdullah Başer, Ahmet Bostan, Ahmet Berk Kurtuluş, Doç. Dr. Ali Delice, Doç. Dr. Aşkın Şeker, Beyza Gürcü, Yrd. Doç. Dr. Gerçek Şahin Yücel, Doç. Dr Hakan Kaptan, İbrahim Gür, okutman İbrahim Selçuk Ardıç ve Doç. Dr Yusuf Kılınç'ın örgütün haberleşme programı olan ByLock kullanıcısı olduğu belirtildi.
Sanıklardan 10'nun Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten ihraç edildiği, 5'inin ise açığa alındığı vurgulanan iddianamede, sanıklardan ele geçirilen dijital malzemelerin inceleme işlemlerinin sürdüğü ve işlemlerin bitmesi durumunda gerekli evrakların da mahkemeye sunulacağı kaydedildi.
İddianamede, ByLock isimli programı kullanmaları, örgütün çağrısı üzerine Bank Asya'da ya yeni hesap açıp ya da açılmış hesaplara para yatırmaları, Digitürk platformundan çıkmaları ile tüm deliller ışığında sanıkların "FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi" olduğuna ilişkin yeterli şüphenin ve delilin bulunduğu belirtilerek, sanıkların "silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.