Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine katılarak, Sabiha Gökçen Havalimanı'nı ele geçirmeye çalıştıkları iddiasıyla haklarında dava açılan sanıkların savunmaları sürüyor.
Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun karşısında yapılan binadaki salonda, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan uzman erbaş Mümtaz Akyıldız, 11 Temmuz 2016'da Zırhlı Muharebe Aracı (ZMA) şoförü olarak işe başladığını belirterek, 14 Temmuz'da nöbet tuttuğunu anlattı.
Bölük komutanının, o gün yazıhaneye askerleri liste hazırlamak için çağırdığını dile getiren Akyıldız, listeyi hazırladıktan sonra kendisine bıraktığını ve bu listeyi telefonla arkadaşlarıyla paylaştığını söyledi.
Sanık Akyıldız, 15 Temmuz sabahı bölük komutanının tabura geldiğini belirterek, ''Bölük komutanı, uzman erbaşları odasına çağırdı. Bize 'arkadaşlar Kahramanmaraş'a gitme durumumuz var. Albaylar denetleme yapacak' dedi. Daha sonra nöbet istirahatine gittim ve bölük komutanının telefonuyla uyandım. Beni çağırdılar. Herkes içtima düzeni almıştı. Kurmay Başkan Fatih Karakaya geldi. '2. emre kadar buradayız' denildi. Hava karardığında o emir geldi. Yarbay Şakir Çınar, sıkı yönetimin ilan edildiğini söyledi. Araçlara bindik.'' diye konuştu.
- "Başımızdaki adamlar vatan hainiyse ne yapabiliriz?"
Kendilerine Sabiha Gökçen Havaalanı'nda terör saldırısının olduğunun söylendiğini aktaran sanık Akyıldız, şunları kaydetti:
''Bir ara yol durumundan dolayı araçlar durdu. O sırada telefondan internet sitelerine baktım. Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını okudum, Genelkurmay Başkanımızın rehin alındığını öğrendim. O an kandırıldığımızı algılamaya başladım. Sabiha Gökçen'e geldik. Oradaki halk, 'Yazık değil mi? Niye geldiniz' diye konuşuyordu. Olayı anlayınca geri geri çıkmaya başladık ancak arkadaki topluluktan dolayı çıkamadık. Araçları durdurduk. Polisi bekledik, 1-2 saat teslim olmak için bekledik. Halk bize su verdi. Herhangi bir cebir ve şiddet uygulanmadı. Ben ve yanımızdaki askerler, böyle bir şeye kalkışmadık, kandırıldığımızı anladık. Emre mutlak itaat etmek zorundayız. Biz erbaş statüsündeyiz. Emir verme yetkimiz yok. Başımızdaki adamlar vatan hainiyse ne yapabiliriz?''
Tutuklu sanık uzman erbaş İbrahim Donat da 6 yıldır askeri personel olduğunu dile getirerek, tankların hazırlanması için emir verildiğini ve mühimmat dağıtımının yapıldığını belirtti.
Donat savunmasında, "Yargılanmamı sağlayan Seçkin Sönmez bile şu anda görevinde. Bize 'sıkı yönetim ilan edildi, terör eylemi var. Polis, asker ve jandarma birlikte müdahale edecek' denildi. Tanklara binerek yola çıktık. Konuyu olay yerine gittiğimizde anladık. Kimseye cebir, şiddet uygulamadık.'' ifadelerini kullandı.
Yoldaki en son tankta bulunduğunu ve olaydan en son kendisinin haberinin olduğunu anlatan Donat, Sabiha Gökçen Havaalanı'na gittiklerinde trafiğin durduğunu söyledi.
- "Astsubay Daş, 'ben vatan haini değilim' diyerek intihar etti"
Sanık Donat, toplanan vatandaşlardan birinin tankın üzerine çıkarak "Ne yapıyorsunuz? Bu bir darbe girişimi'' dediğini aktararak, şöyle devam etti:
"Biz de 'bir terör eylemi var, darbe girişimi değil' dedik. Bize, 'sizi kandırmışlar, geri dönün'' denildi. Biz darbeci değiliz diye geri çıkmaya çalıştık. Halk tankın üstüne çıkmaya çalıştı, hakaret edenler oldu. Yanımda bulunan astsubay Ferhat Daş da 'ben vatan haini değilim' diyerek tankın içine girerek canına kıydı. Ferhat astsubay olduğu yerde şehit düştü."
Havalimanında kendilerini teslim almak için gelen polis aracına bindiklerini belirten Donat, Orhanlı gişelerinde silah sesi duyduklarını ve içinde bulunduğu aracın yaylım ateşine tutulduğunu söyledi.
Donat, araçta bulunan polislerden Ozan Özel'in burada şehit olduğunu dile getirerek, "15-20 dakika yoğun ateş altında kaldık. Kazada yaralandım. Hastaneye götürüldüm. Biz darbeci değiliz. Eğer darbe gerçekleşseydi, 'Yurtta Sulh Konseyi' sıkı yönetim mahkemelerine atamalar yapmıştı. Darbeyi gerçekleştirmek isteyen cuntacıların mahkemelerinde emre itaatsizlikten hesap verecektik. O mahkemelerde hesap vermediğimiz için çok şanslıyız." diye konuştu.
- "Kanunsuz eylem olduğunu anladığımızda sonlandırdık"
Donat, birliğinden kandırılarak çıkan askerlerin olayı öğrendikten sonra hiçbir eyleme katılmadığını belirterek, 55 tonluk aracın önüne çıkan bütün engelleri aşabilecek güçte olduklarını ancak darbeci olmadıkları için hiçbir şey yapmayarak beklediklerini söyledi.
Darbeyi ellerinden geldiğince önlediklerini savunan Donat, şöyle konuştu:
"Ben ve arkadaşlarım, kanunsuz eylem olduğunu anladığımızda eylemi sonlandırdık. Polise teslim olduk. Yaklaşık 6 aydır suçsuz olmamıza rağmen tutuklu bulunuyoruz, Aileler mağdur. Sinir ve stres yüzünden yüzümün sol tarafı felç geçirdi. FETÖ ile veya herhangi bir illegal örgütle bağlantım yoktur. Vatan ve milletin mahkemelerine güvenim tamdır. Ferhat Daş astsubay, albaylara görev vereceğimiz için listeye başarılı isimleri yazdı. O gün o yüzden oradaydık. Kimsenin haberi olmasın diye parça parça gönderildik. Bir asker olarak emirleri sorgulama durumum yoktur."
Olay günü, tank kullanan sanık Gıyasettin Demir, havalimanına doğru yola çıktıklarında trafik sıkışıklığının yaşandığını, kısıtlı görüş alanında sadece yolda insanların biriktiğini gördüğünü aktardı.
Bu insanların tankın üzerine doğru geldiğini dile getiren Demir, "Tank komutanı Ferhat Daş astsubayın halkla konuştuğunu duydum. 'Biz vatan haini değiliz' diyordu. Sonra da tankta silahını ateşleyerek intihar etti. Benim o anda elim ayağım birbirine dolandı ne yapacağımı bilemedim." dedi.
Demir, sonra polis olduğunu söyleyen sivil giyimli polislerin kendisini tanktan alarak emniyete götürdüğünü söyledi.
FETÖ oluşumundan haberinin olmadığını savunan Demir, erbaş olduklarını ve üst rütbelilerin verdiği emri uygulamak zorunda olduklarını kaydetti.
Sanık Demir, mahkeme başkanının, görev yaptığı sürece Batı illerindeki AVM'lerde veya halka açık diğer mekanlarda bu şekilde tanklarla yola çıkıp herhangi bir olaya müdahale etme gibi bir görevde bulunup bulunmadığını sorması üzerine, Gezi olayları sırasında veya terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanışının yıl dönümü gibi önemli günlerde günlerce uyumayarak hazır bekledikleri zamanların olduğunu anlattı.
Demir, "Olayın darbe girişimi olduğunu ne zaman anladınız?" sorusuna da "Ferhat Daş astsubay intihar ettiği zaman bir kalkışma olduğunun farkına vardım." cevabını verdi.
Sanıklardan Cihat Kucur da savunmasında, alarm verildiği zaman kıyafetlerini giydiklerini ve tankları hazırladıklarını ifade ederek, tankların dışarı çıkacağını bilmediklerini, kendilerine gösteri yapılacağının söylendiğini savundu.
Tabur komutanı yarbay Şakir Çınar tarafından herkesin toplandığını ve kendilerine sıkı yönetimin ilan edildiğini söylediğini belirten Kucur, Sabiha Gökçen Havaalanı'na gittiklerinde tank kullandığını ifade etti.
- Yarbaydan "çıkanı vurun" emri
Kucur, telsizden şüphelilerden astsubay Recep Özcan tarafından geri gelmelerinin istendiğini kaydederek, şöyle devam etti:
"Ben de geri çıktım, sola doğru manevra yaptığımda bariyerler ezildi. Öndeki tank durunca durduk. Tabur komutanı yarbay Şakir Çınar, öndeki tanka çıkmaya çalıştı. Daha sonra arka kısma doğru geldi, bizim tankımıza bindi. Halkın bize geldiğini gördüm. 5-10 dakika sonra insanların tanklara geldiğini gördüm. Şakir Çınar tarafından havaya ateş açılması emri verildi, Recep Özcan, 'halk var yapmayalım' dedi. Bunun üzerine Şakir Çınar, bağırarak, hakaret ederek, 'çıkanı vurun' gibisinden emir verdi. Recep Özcan, 'bizim halkımız bizim milletimiz, yapamayız' dedi. Kendi halkını vurmak isteyen bu insan tabur komutanıydı, bu emri gerçekleştirmedik. Kimseye ateş etmedik. Ben o saatten sonra konuşma duymadım. Ben bir tane polis görmedim. Bize, 'Niye teslim olmadınız?' diye soru soruldu. Polis ne zaman geldi biz o zaman teslim olduk. Kandırıldığımıza inandık. Güvenerek çıktığımız insanlar bize bunu nasıl yapar, halen hayret ediyorum.''