Bu aralar yoğunluktan kafasını kaldıramayacak durumda ama buna rağmen her yere yetişiyor. Başrolü oynadığı Mustafa Şevki Doğan imzalı “Kedi Özledi” filminin galasından önce buluştuk. Hem sunuculuğunu yaptığı “Ben Bilmem Eşim Bilir”den hem de bu filmin konusundan yola çıkarak kadın-erkek ilişkilerinden konuştuk.
* Bu kadar samimi, doğal, başarılı bir oyuncu olduğuna göre şöyle diyebilirim, sen oyuncu olarak doğmuşsun.
- Alakası yok, hatta küçükken endüstri mühendisi olmak istiyordum.
* Neden?
- Bilmem. O dönem çok konuşuldu etrafımda, özendim herhalde.
* Ne yapar bir endüstri mühendisi?
- Hâlâ bilmiyorum. Öğrenmeyeyim dedim, ne kaçırdığımı görmek istemedim çünkü.
* Çocukluğuna geçelim, neler var hafızanda o günlere dair?
- Sokak çocuğuydum. Şimdi takım elbise, stüdyo, ışıklar falan salon adamıymışım gibi gösteriyor ama mahalle çocuğuyum aslında.
* Küçük yaşta babanı kaybetmişsin. Sonrasında travma olarak döndü mü bu olay sana?
- Bilmem, ona psikologlar karar verir.
* Hiç gittin mi psikoloğa?
- Yok. Çok meşguldüm, depresyona girmeye vaktim yoktu. Depresyon işsiz insanın işi ya.
* Ukala diyecekler şimdi...
- Demesinler diye bildiğimden geri vites yapacak halim yok. Kaldı ki bunu ukalalık olarak tespit etmek de başka bir ukalalık diyebilirim.
EŞİM ORTAOKUL AŞKIM İLK GÖRÜŞTE PAKETLEDİM ONU
* Evlilik nasıl gidiyor?
- Güzel, bomba gibi.
* Eşin, ortaokul aşkın. Nasıl köklü bir aşkmış... Sadece filmlerde olur derler bir de!
- Evet. Ortaokul aşkımı 15 yıl sonra tekrar gördüm. Ortak bir arkadaşla karşılaştık, ilk onu sordum. Sonra buluştuk. Çok kısa bir süre içerisinde de paketledim hemen.
* Nasıl yaptın?
- Kendisini çok sevdiğime onu ikna ettim...
* Platonik aşktı seninki yani.
- Evet. İnanmadı önce. Sonra annemle tanışmak için Balıkesir’e gittik; annem en eski fotoğraflarımın arasından onun iki fotoğrafını çıkardı. Şok!
* Peki evlenme teklifi?
- Evlenme teklifi biraz...
* Ne, komik bir şey mi yaptın?
- Ya hayır komik değil, kendi içinde bir romantizm taşıyor. Bir mekanda müzik dinliyorduk. O güne kadar da evlilik sohbeti yapıyoruz ama resmi bir teklif yok ortada. Önümde dans ediyordu, omzuna dokunup “Bir şey soracağım, ben sana evlenme teklif ettim mi?” dedim. “Yoo” diye cevap verdi. O andan sonra “Tamam, sahneye dön dansına devam et” diyecek halim yok. Tam yeri gelmiş; “Benimle evlenir misin?” dedim. “Evet!” dedi.
* “Ben Bilmem Eşim Bilir”de onca çift gözlemledin, kadın-erkek ilişkileri konusunda neler dersin?
- İki farklı alfabe kullanıyor kadınla erkek, ikisi de birbirini anlamıyor. Kadının alfabesinde daha çok harf olduğu için erkek baş etmek istemiyor. Erkeğin tahmin edemeyeceği kadar çok kelime ve düşünce kurabilir kadın. Erkek mantığı bunları almıyor.
* Venüs-Mars muhabbeti doğru mu diyorsun?
- Yaklaşık 700 çiftle çalıştım şimdiye kadar... Yüzde 98’i böyle.
* O kadar net söylüyorsun yani.
- Çok net söylüyorum. Hatta vah zavallı Türk erkeği diyorum.
* O zavallı Türk erkeği, ne yapmalı peki?
- Kaderine razı olacak ve kapatacak konuyu.
ERKEK, KADIN İÇİN TAMAMLANMAMIŞ PROJEDİR
* Bir kadın ne ister, ne bulur?
- Kadının en büyük başarısı dönüştürme kabiliyeti. Erkek, kadın için tamamlanmamış bir proje, hiçbir kadın bitmiş bir erkeğe aşık olmaz. Böyle yaparım, şu huyunu törpülerim, biraz kilo verdiririm ona, şu alışkanlığından vazgeçirtirim falan. Before-after’ı görüyor kadın.
* Senin törpülenecek bir tarafın var mı sence?
- Olmaz mı? Bin tane vardır. Tezcanlılığım törpülenebilir mesela, kimi zaman birden sinirli olmam törpülenebilir. O da çok klasik bir erkek tavrıdır, fabrika ayarlarımızda.
* Fabrika ayarlarında mı?
- Erkeğin üç dakika gibi bir parlama süresi vardır. Aslında kadın o üç dakikada erkeğe müdahale etmese çok mutlu bir ömür sürecekler ancak kadının fabrika ayarlarında da o üç dakika araya girmemek yoktur.
* Başrolde olduğun “Kedi Özledi” bu hafta vizyona girdi. Bir ayrılık sonrası yaşananlar var filmde. Bir türlü barışamıyorlar...
- Bir yerde okumuştum, her ayrılıktan sonra kadın erkeğin bir başkasına şefkat gösterdiğini düşünerek acı çekermiş. Erkek de kadının başkasıyla birlikte olduğunu düşünerek kahrolurmuş. Filmde de buna benzer duygular nedeniyle ipin ucu kaçıyor.
* Filmde iki erkek arkadaşın seni yoldan çıkarıyor. Hiç yaşadın mı böyle bir şey gerçek hayatta?
- Her erkek yaşamıştır. Bunu kime sorsan “Yoo, hayır” demek zorunda kalır. Benim net hatırladığım bir şey yok ama inkar edeceğim bir şey de yok. Neticede inkar edersem cinsiyetimi inkar etmiş olurum.
* Filmden yola çıkarak soruyorum, aldatmak fiziksel olmadığı zaman aldatmak değil midir?
- İşte erkekle kadının burada fikri zikri değişik. Fikir daha kıymetli, bir fikrin verdiği hazzı herhangi bir beden hazzı verebilir mi bilmiyorum. İki fikir bir araya geldiğinde çok daha tehlikeli.
* Yani aldatmak tek gecelik ilişki değildir, asıl aldatma beyindedir diyorsun.
- Sen ötekinin aldatmak olduğunu düşünürsen, sana “Hayır, o aldatmak değildir” diyemem tabii. Bu herkesin kendi vicdanıyla ilgili bir şey.
İSTANBUL TRAFİĞİNDE MOTOSİKLETSİZ OLMAZ
* Sen bir ara motosikletten inmiyordun.
- Evet ama havalar soğudu. Şimdi daha büyük ve kışın kullanabileceğim bir motosiklet alacağım.
* Devam ediyorsun yani motosiklet kullanmaya...
- İstanbul’da artık trafiğin olmadığı bir saat yok. Motorsuz olmaz...
İDDİASIZ İŞLERİ SEVERİM
* Niye kabul ettin “Kedi Özledi” filmini? Bu filmde ne çekti seni?
- Böyle iddiasız işleri severim çünkü iddiasızlık bir iddiadır.
ERKEK VAR OLANI KISKANIR
* Kıskançlık olayını benim için değerlendirsene.
- Kadının kıskançlığı daha ciddi bir kıskançlık; daha net ve daha sert. Erkeğin kıskançlığını kadının bir yerinin gözükmesi olarak toparlayabiliriz aslında. Birazcık göğüs dekoltesi falan... Fakat kadın, hemcinsinin olası varlığı üzerinden kıskanıyor. Hiçbir erkek herhangi bir potansiyeli kıskanmaz, var olanı kıskanır.
* Kıskanıyor mu eşin seni?
- Kıskanıyordur herhalde.
* Oyuncusun, öpüşme sahneleri oluyor.
- Karım bunların mesleğimin bir parçası olacağını biliyor.