Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Cumhurbaşkanı adayının tespit edilmesi yarın da ilan edilecek olması konusunda hakikaten tüm istişareler başarıyla ve samimiyetle yürütüldü. Bir karar verildi. O kararın ilanı, yarın inşallah bu saatlerde, bütün dünyanın bildiği isim olacaktır. Bundan sonraki gelişmeler zaman içerisinde herhalde önümüze gelecek" dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlenen Bakanlar Kurulu Toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Arınç, bir gazetecinin HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Selahattin Demirtaş'ı göstermesiyle ilgili değerlendirmesini sorması üzerine, "Bu, beklenen bir şeydi, yani CHP ve MHP'nin adayından sonra da HDP’nin de kendi adayını açıklayacağı, bunun büyük ölçüde Selahattin Demirtaş olarak tespit edildiği biliniyordu" diye konuştu.
Demirtaş'ın açıklanmasıyla cumhurbaşkanı aday sayısının 2'ye çıktığını, yarın da AK Parti'nin adayının ilan edileceğini ve bu şekilde seçimlere 3 adayla gidileceğini tahmin ettiğini aktaran Arınç, şunları söyledi:
"Tabii matematik olarak muhtemelen başka adaylar da çıkabililir ama bunun reel politik içerisinde herhalde çok fazla geçerli olmayacağını düşünüyoruz. Bir ihtimal, 'CHP içinde madem ki 21 milletvekili imza vermemiştir, onlar başka bir adaya gösterebilir mi' şeklindeydi ancak o 21'in kafasından geçenler farklı olunca herhalde bir aday üzerinde anlaşamıyor görünüyor. Bu bakımdan 3 adaylı bir cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gideceğimizi düşünüyorum. Ülkemiz için hayırlı olsun."
ÇÖZÜM SÜRECI ÇERÇEVE YASA TASARISI
Arınç, başka bir gazetecinin, "çözüm süreci çerçeve yasayla" ilgili eleştirileri nasıl değerlendirdiğini ve bu yasal düzenlemeye göre dağdan inişlerin nasıl olacağına dair ip uçlarını sorması üzerine, "İp ucu vermeye gerek kalmadı. Çünkü tasarı Meclise sevk edildi. Bütün gazetelerimiz, televizyonlarımızda, 6-7 maddede, zannediyorum bu tasarı üzerinde herkes bilgi sahibi oldu. Hatta tartışmalar yapıldı. Bu konu üzerinde herkes düşüncelerini ifade etti. Eleştiriler olacaktır" ifadesini kullandı.
"CHP açısından bir eleştiri olmamasını temenni ederim" diyen Arınç, şöyle devam etti:
"Çünkü geçtiğimiz günde, bir televizyon programına çıkmıştım, orada bu tasarı üzerinde belki CHP'nin destek olabileceğini düşündüğümü söyledim. Onun da kaynağı Sayın Kılıçdaroğlu'ydu. Bildiğiniz gibi Sayın Kılıçdaroğlu daha bu tasarı görüşülmemiş ve Meclise sevk edilmemişken, Diyarbakır’da katıldığı bir çalıştayda, 'artık bu çözüm sürecinin yasal bir zemine oturması gerekir' diye ifade etti. Bu, çok cesaret verici bir şey ve çok doğru bir şey ama ben o günkü televizyon kanalında, cuma günüydü zannediyorum, 'Diyarbakır'da söylediğini, Ankara'da inkar edecekse geçmişte bazı uygulamalarını bildiğimiz için diyecek bir şeyimiz yok ama koskoca anamuhalefet lideri Diyarbakır'da bunu söylüyorken, Ankara'da da arkasında durması gerekir' diye söyledim. İşte yasal zemin bu. Yasal zemin, TBMM’de. Onun görüşmelerinin de mutlaka bu seçim döneminde yapılması gerekir."
"YASAL ZEMIN ÜZERINDE BIRER BIRER SOMUT HALE GELECEK"
Söz konusu yasa tasarısının, Bakanlar Kurulu'nun, terörün sonlandırılması için neler yapacağını, hangi tedbirleri alacağını gösterdiği ve adeta bir yol haritası çizdiğini vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yoksa bu genel anlamın içerisinde şunu şu gün, bunu bu saatte yapacak diye bir kayıt yok. Bakanlar Kurulu bu kanunla, bir çerçeve kanunu getirerek kendi üzerinde bir görev yükleniyor ve yetki istiyor. Diyor ki, 'bu konudaki sekretarya işini Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı yapacaktır ve bu konuda karar almaya Bakanlar kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu kişilere, kurumlara kuruluşlara yetki verdiğinde onlar bu görevleri yapacaklardır, bu görevleri yaparken de kendileri hiçbir adli idari yargısal sorumluluk altında olmayacaklardır' diyor. Çok açık ifadelerle maddeler çok sarih yazılmış, 5-6 madde halinde, yani daha çıkışların önlenmesi, dağdan çıkışların özendirilmesi, dönenlerin rehabilitasyonu ve Türkiye'de barışın, huzurun, güvenliğin tekrar yerli yerince oturulabilmesi için hangi tedbir alınacak, esasen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bunun için kurulmuştu, bunlar yasal zemin üzerinde birer birer somut hale gelecek."
"GENEL KURUL BU KANUNU MÜKEMMEL BIR ŞEKILDE ÇIKARMIŞ OLACAKTIR"
Tasarı üzerine, önce TBMM'de komisyonda, sonra Genel Kurul'da iktidar ve muhalefet milletvekillerinin görüşlerini açıklayacağını dile getiren Arınç, "Bunun sonunda da Genel Kurul kabul ederse yasalaşmış olacak. Komisyonda bazı maddelerin değiştirilmesi, hatta çıkarılması mümkündür. Genel Kurul’da bazı maddelerin değiştirilmesi ve çıkarılması, hatta yeni madde ihdası mümkündür. Dolayısıyla bugünkü eleştiriler yarın da yapılmış olacaktır. Ama yetki Genel Kurul’dadır. İnanıyoruz, Genel Kurul bu kanunu mükemmel bir şekilde çıkarmış olacaktır" dedi.
Arınç, çözüm sürecinin başlamasından bu yana 15-16 ay geçtiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Artık bundan sonra yasal çerçevenin belli olmasında elbette Türkiye için büyük zaruret bulunmaktadır. Yani MHP'nin alışılagelmiş, her zaman söyledikleri sözlerin dışında yeni bir eleştiri getirdiğini görmüyorum çok da ciddiye alınacak şekilde ama onun dışında CHP'den de 'bakacağız, göreceğiz. Belki katkı sağlayabiliriz' diye düşünceler var. Diğer paydaş diyebileceğimiz Parlamento içerisinde HDP'nin olumlu baktığını görmekteyiz. Demek ki Genel Kurul'da büyük bir uzlaşıyla bu kanun çıkmış olacaktır."
Bülent Arınç, "Dağdan inişler, indikten sonra gelişler, bu kişilerin suça karışıp karışmadıkları, karışmamışlarsa, serbest kalacaklarsa topluma nasıl entegre olacaklar, silahların bırakılması, bırakılmaması, bütün bu konular bu çerçeve yasanın içerisindeki ayrıntılardır, yol haritasıdır, onu birlikte göreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
Bir gazetecinin, AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile üçlü bir zirve yapılıp yapılmadığını ve Erdoğan'ın köşk'e çıkması halinde Başbakanın kim olacağını sorması üzerine Arınç, şöyle konuştu:
"Buna 'evet' desen bir türlü, 'hayır' desen bir türlü. Öyle bir soru soruyorsun ki, geçtiğimiz dönemdeki görüşmelerimizdeki sorularınıza cevaplardan farklı bir şey söylemeyeyim ama Cumhurbaşkanı adayının tespit edilmesi yarın da ilan edilecek olması konusunda hakikaten tüm istişareler başarıyla ve samimiyetle yürütüldü. Bir karar verildi. O kararı ilanı, yarın inşallah bu saatlerde, bütün dünyanın bildiği isim olacaktır. Bundan sonraki gelişmeler zaman içerisinde herhalde önümüze gelcek. Yine bu konudaki çalışmalar, istişareler devam edecek. Çünkü önümüzde nereden baksanız 2 aya yakın zaman var. Sayın Başbakanımız, 'başbakanlık ve partinin geleceği konusunda cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra daha çok duracağız' şeklinde konuştular. Bizce de doğru olan budur. İnşallah o günü rahatlıkla, suhuletle bekleyeceğiz. Bizim görüşmelerimize gelince ikili görüşmeler yaptığımızı ifade etmiştim. Üçüncü bir görüşme yapılıp yapılmadığı konusunda üzülerek sorunuza cevap veremeyeceğim. Çünkü altından başka alt sualler çıkacaktır, tartışmalar başlayacaktır. Ona gerek yok. Yarın inşallah en büyük kısmını dinlemiş ve görmüş olacağız."
BAŞBAKAN YARDIMCISI ATALAY SUNUM YAPTI
Arınç, toplantıda TBMM çalışmaları hakkında Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın sunum yaptığını söyledi. Arınç, 1 Temmuz itibarıyla tatile girmesi gereken Meclisin, AK Parti Grubunun önerisiyle çalışmalarına devam ettiğini hatırlattı.
Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri devam eden çok maddeli bir kanun tasarısı olduğunu ve muhalefetin engellemeleriyle henüz bir sonuca ulaşılamadığını aktaran Arınç, “Son noktalara geldiğini biliyoruz. Onun Genel Kurula gelmesi ve kanunlaşmasını takiben çarşamba günü İçişleri Komisyonunda görüşülmesi yapılacak olan Terörün Sonlandırılması ve Toplumsal Bütünleşmenin Sağlanmasıyla İlgili Kanun Tasarısı da o çok maddeli kanun tasarısının ardından bitirilecek ve bunları takiben de Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girecek. Gidişata bakılırsa bu çalışmaların uzun süreceği anlaşılıyor. Ama AK Parti Grubu olarak, hükümetimiz olarak bütün bu kanunların çıkmasını takiben Meclis’in tatile girmesini arzu ediyoruz. Bu şartlar altında da 20 Temmuz’u bulabileceği düşüncesindeyiz” diye konuştu.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu’nun Avrupa Birliği sürecinde gelinen noktaları Bakanlar Kurulu’na takdim ettiğini belirten Arınç, Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun da hidroelektrik santrallerle ilgili kapsamlı bir sunum yaptığını ve soruları cevapladığını bildirdi.
Toplantıda Irak ve Suriye’deki son gelişmeler üzerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve bakanların görüşlerini ifade ettiklerine değinen Arınç, bu konularda da kapsamlı bir görüşme yapıldığını dile getirdi.
Arınç, Musul’da alıkonulan Türk vatandaşlarının durumuyla ilgili bir gelişme olup olmadığına yönelik bir soru üzerine, "Musul’da bir şekilde alıkonulan yurttaşlarımızla ilgili konuda henüz olumlu bir gelişme yok. Bizim şu anda söyleyebileceğimiz bulundukları yerdir, içinde bulundukları şartlardır. Bunların şu anda sağlıklarının yerinde olduğunu, ihtiyaçlarının karşılandığını ve henüz onların kucaklaşma saatinin henüz gelmediğini söyleyebilirim” diye konuştu.
Sadece konosolusluk personeli değil, 30 civarında şoförün de alıkonulduğunu hatırlatan Arınç, "Çalışmalar çok kapsamlı olarak devam ediyor. Bir an evvel salıverilmeleri ve Türkiye'ye dönmeleri konusunda elimizdeki bütün imkanları kullanıyoruz. Yine ümit ediyorum ki ramazan içerisinde yakın bir tarihte yurttaşlarımıza inşallah kavuşacağız" ifadesini kullandı.
Arınç, bir gazetecinin, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin “Kürtlerin kaderini tayin etme zamanı geldi” ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, “Kürdistan kurulmalı” yönünde ifadeleri olduğunu hatırlatarak, “Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulması ihtimali ne, hükümet, Ankara nasıl yaklaşır” sorusu üzerine, Irak'taki olayları yakın bir şekilde takip ettiklerini belirtti.
Irak'ta istenmeyen ve beklenmeyen gelişmelerin olduğunu vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye de, hem oradaki soydaşlarımızın menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda hem de Irak’ın bölünmememesi, Irak'ın toprak bütünlüğünün devam etmesi, siyasi egemenlik noktasında da Irak yaşayan çok etnili, çok dinli, çok mezhepli bugünkü toplumu teşkil eden bütün fertlerin ve toplulukların kendilerini temsil edebilecekleri bir demokratik ortam içerisinde yaşamalarını arzu ediyoruz. Fiili durum bundan farklı olabilir ve bu fiili durum gerçekte belki bir başka şekle dönüşecek de olabilir. Ama resmi görüşümüzü bütün dünya biliyor. Bu parçalanma gerçekleşmesin, bölünme olmasın, silahlar birbirlerine yöneltilmesin, insanlar birbirlerinin kanını dökmesinler, bugüne kadar yapılan yanlışlıklar ve bu yanlışlıklara destek olan dış mihraklar artık Irak'tan elini çeksin ve burada kaynaşmış birbiriyle bütünleşmiş bir toplum olarak yollarına devam etsinler."
"Bu, temenniden ibaret bir konu değildir. Şüphesiz Netanyahu'nun ne söylediğini biliyoruz" ifadesini kullanan Arınç, şöyle konuştu:
"Evet, o bunu söylemiştir çünkü İsrail açısından çevresindeki ülkelerin veya devletlerin ne kadar küçülmüş ve ne kadar çoğalmış olursa İsrail kendisini o kadar güvende hissedecektir. Ayrıca başka ilgi ve irtibatları da olabilir ama Netanyahu bütün İsrail halkının düşüncesini ifade eden bir şeyi söylememiştir. Bugün açıklamalara bakarsanız pek çok siyasi parti, 'Bunun İsrail'le ne ilgisi var, niçin böyle bir beyanda bulunuyorsun' diye hükümeti topa tutmuşlardır. Ancak tabi şüphesiz Netanyahu hükümetini temsil ediyor, hükümetinin bir düşüncesi olarak bunu ifade ediyor, bunu da kendi şartları içinde açıklayabilecek bir durumdadır. Onun böyle söylemiş olması Irak'ta bunun gerçekleşeceği anlamına da gelmez."
Irak'ta bir devletin ve anayasanın bulunduğunu, federal yapı içerisinde de çeşitli unsurlar olduğunu dile getiren Arınç, şunları kaydetti:
"Bizim sadece Kerkük ile ilgili değil sıkıntılarımız. Çünkü Kerkük'te, Irak’ı temsil eden bütün unsurlar birlikte yaşamaktadır. Kerkük’te Türkmen de vardır, Kürtler de vardır, Şii olsun, Sünni olsun inanç mezhebi olarak kendilerini ortaya koyanlar da vardır. Biz Kerkük'ün bu statüsünün aynı şekilde devam etmesini, geleceği bakımından çok daha iyi görüyoruz. Ancak Kerkük konusunda da Barzani olsun, bir başkası olsun farklı söylemlerde bulunabiliyorlar. Bildiğiniz gibi daha birkaç gün önce oranın Başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye'ye gelmişti, gelenlerin içerisinde Kerkük Valisi de bulunmaktaydı, yine üst düzey görevliler vardı. Türkiye tezleri kendilerine bir kez daha hatırlatılmış, onlar da Türkiye'nin tezleri konusunda hiç bir endişe duyulmaması gerektiğini, ifade etmişlerdir. Bugünlerde herkes bir şeyler söylüyor olabilir. Bize düşen, hükümet olarak, bunların her birinin değerlendirmesini yapmak ve Türkiye’nin çıkarlarına uygun olan sonuçları elde etmek için çalışmaktır."