İzmir Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay, AKP’nin aldığı seçim başarısına karşılık, 2011 seçimleri gözönüne alındığında, artan seçmen sayısına karşılık 2,5 milyon oy kaybettiğini söyledi.
30 Mart seçiminin, özünde yerel yönetim seçimi olmasına rağmen bütünüyle bir genel seçim havasında geçtiğini belirten Günay, “O nedenle bu seçim sonuçlarını, dünya krizinin olumsuz ekonomik koşullarında yapılan 2009 seçimiyle değil, 2011 genel seçimiyle karşılaştırmak daha doğru görünüyor. Bu seçimin özelliği nedeniyle farklı sandıklardaki oy oranlarıyla farklı değerlendirmeler yapılabilir ama en doğru değerlendirme, herhalde milletvekili seçimi oyuyla karşılaştırılabilecek olan belediye meclisleri ve il genel meclisleri oyları toplamıdır. Kazanılan belediye başkanı sayısına bakınca, iktidar partisinin başarılı olduğu açıktır ancak bu başarı 2011'le karşılaştırıldığında AKP’nin, artan seçmen sayısına karşın 2,5 milyona yakın oy kaybıyla ciddi bir gerileme yaşadığı gerçeğini görmemizi engellememelidir.” dedi. Günay, bütün kamu gücüne, sınırsız ekonomik olanakların seferber edilmesine, örgütün yaygınlığına rağmen AKP’nin yaşadığı oy kaybının, son aylarda yaşanan olayların ve tartışmaların AKP seçmeni üzerinde etkili olduğunu gösterdiğini savundu. Bütün kamuoyu araştırmacılarının, 2013 Mart-Nisan döneminde AKP’nin siyasi desteğinin yüzde 52-53’lere yükseldiğini açıkladığını hatırlatan Milletvekili Günay, “Bugüne bakılırsa 2013 yazından bu yana yaşanan demokratlık, dürüstlük ve dış politika eksenli tartışmaların iktidara daha da pahalıya, özellikle Sayın Başbakan'ın toplumsal desteğinin gerilemesine mal olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.” şeklinde konuştu.
‘MUHALEFET PARTİLERİ TÜM TÜRKİYE’NİN PARTİSİ OLAMADI’
Muhalefet partileri açısından seçim sonuçlarının başarı olarak görülemeyeceğini vurgulayan Ertuğrul Günay, “Üç önemli muhalefet partisinin en önemli eksiği, bütün Türkiye'nin partisi olmamaktan, belli bölgelerde yoğunlaşırken bazı bölgelerde hiç derecesine inmiş görünmekten kaynaklanmaktadır. Bu bölgesellik ya da kitle tabanlarındaki sınırlılık, yerel başarılarına rağmen genel oy oranlarını ciddi biçimde aşağı çekmekte ve büyüme umutlarını yok etmektedir. 30 Mart'tan çıkarmamız gereken ilk ders, Türkiye'nin AB ölçütleri doğrultusunda demokrasisini geliştirmesinin vazgeçilmez olduğudur. Türkiye otoriter, kapalı, eski dönemlerin çağrışımlarına yol açan baskıcı yapılarla bir yere varamaz. Çoğulcu, katılımcı, barışçı, şeffaflığı önemseyen, demokratik hukuk devletine bütün kural ve kurumlarıyla sahip çıkmak, iktidarı ve muhalefetiyle hepimizin, ülkemizin tek ve ortak güvencesidir.” dedi.