Gümüşhane'de doğan insanları anlatmak için, halk arasında bir deyiş vardır. ‘Nerelisiniz?’ diye sordukları zaman, ilginç bir deyimle karşılaşırsınız; suyunun sert, erkeğinin mert olduğu yerdenim. T
olga Zengin, Gümüşhaneli. Yerinin bir çok özelliğini taşıyor. Açık sözlü, yalanı dolanı yok, ne sorarsanız sorun, hık mık etmiyor, pat diye yanıtlıyor. Soyadı gibi ‘zengin’ donanımlara sahip birisi. 25 yıldır direkler arasında mücadele ediyor, ama sadece futbolla haşır - neşir değil.
Hayata dair, her şeye çevresine, gelişmelere bir o kadar da duyarlı. Siyaseti sevmiyor, ama cumhuriyeti, özgürlüğü ve laikliği seviyor, savunuyor. Başka bir deyişle tam bir vatansever.
Milliyet Gazetesi'nden Bilal Meşe'nin, tecrübeli file bekçisi ile yaptığı özel röportajdan bazı bölümler şöyle:
Nereden geldi, nasıl kaleci oldu Tolga?
21 yıldır kaleciyim. Mahalle maçlarında kaleci oynuyordum. Sonra Trabzonspor’un seçmeleri vardı, ama o sıralarda babam futbol oynamama karşıydı. Babam hala da, “Niye futbolu seçtin?” diye sitem eder. Hep okumamı istedi. Gerçi okudum, okulu da bitirdim. Hayatın zorlukları çekmiş bir baba olarak, okumamı ve daha iyi yerlere gelmemi isterdi. Gerçi okuyanlar, iki dil bilenler bile hala iş bulamıyor bizim ülkemizde. Yani okumak da bir çare değil artık.
Aslen Gümüşhaneliyim. Rahmet dedem oralıydı. Torul eski ismi Zimera köyü idi. Küçük, pek gelişmemiş bir kenttir Gümüşhane. Buna karşın insanlar çok mutlular, Niye derseniz, çünkü para girmemiş. Çok paraların girmediği için bozulmamış, doğasını korumuş bir kenttir. Elması, vişnesi, kirazı, armutu çok güzeldir o kenttin. Çok kişi bilmez belki ama patatesi çok güzeldir.
Yalnız adamsın o direkler arasında...
Çok yalnızsınız, çünkü diğer oyuncular kadar aktif de değilsiniz. Bu da biz kalecileri yalnızlığa itiyor. Bu handikaplara karşın bir şekilde ayakta kalmak ve kendinizi oyunda tutmak zorundasınızdır.
Kaleciler için en büyük tehlike, az topun gelmesidir. Ne kadar az top gelirse, ister istemez konsantrasyonuz düşüyor. Benim yeteneğim o direkler arasındadır. Başka bir yerde de oynamadım.
Kalecilerin meziyetlerini anlatmaya devam ediyor Tolga...
Kaleci aslında o takımın komutanıdır. Çünkü oyunu arkadan en iyi bizler görüyoruz, uyarıyoruz, sesimizin gittiği yere kadar bağırıyoruz. Tabii ki uyarı anlamında... Hepsiyle konuşuyorsunuz. Sesiniz nereye kadar gidiyorsa, oradaki arkadaşlarınıza ulaşmak zorundasınız. Dalabilirler, pozisyon hatası yapabilirler. Oyunu geniş açıdan en iyi bizler görüyoruz, tehlikeleri çabuk anlıyoruz. Yani iyi kalecilerin bu anlamda sezgileri de çok güçlü olması gerekir. İşin özeti, saha içinde komutan bizleriz.
Kaleci bolluğu var değil mi? Sen varsın, Volkan var, Onur var, Volkan Babacan var. Bunların arasında sen kendini hangi sıraya koyarsın?
Evet iyi kaleciler var, yani kalemizde bir sorun yok. Sıraya gelince, ben kendimi en sona koyarım! Önemli olan benim düşüncem değil, insanların beni hangi sıraya koydukları... Maalesef bizim ülkemizde bir şey var; bir şeyi, bir şeyle kıyaslıyoruz. İşin doğasında bu yok. Birini göklere çıkarıyoruz, diğerini yerin dibine sokuyoruz, olmaz. Biri iyiyse, diğeri de iyi...
Futbolumuzda yerli-yabancı tartışması var?
Kulüpler düşüncelerini dile getirdiler, federasyon bir karar aldı. Türkiye’de en büyük sorunlardan birisi, bir kural alınıyor, uygulanıyor, sonra ‘ Vay efendim bu olmaz’ deniyor. Bu bir çelişkidir.
Ya çirkin ve kötü tezahürata verilen cezalar... Buna ne diyeceksin?
Küfür her anlamda kötü bir şey. Anne, baba, aileye küfür ediliyor. Olmaz ağabey, biz o formaları küfür yemek için giymiyoruz. Ekmek paramız için, o parayhak etmek için mücadele ediyoruz.
Bunu nasıl aşarız?
Her şeyden önce aile eğitimi... Sen aile büyüğü olarak çocuğun yanında küfür edersen, sonu da bu olur. Çocuğunuzu dışarı salarsanız, nereye gittiğini kontrol etmezsiniz o küfrün önüne geçemezsiniz.
Gelecek için düşüncelerin neler?
40’a kadar oynarım. Fizik tabii ki önemli ama mental olarak da ayakta kalmak önemli. Futbolculuk sonrasında da yine futbolun içinde olacağım. Ama sahanın içinde değil. Dışında, idari menajerlik, spor yöneticiliği gibi... Futbola futbolun içinden gelenler hizmet etmeli.
Sizin işiniz bitti mi yani kaptan?
Hayır, o anlamda söylemedim. Artık onlara bu şans verildi. Onlar da bu anlamda şansı kullanmalılar diye düşünüyorum. O anlamda top onlarda... Burası kulüplerinde üstünde bir yer. Ülkenin en iyi oyuncuları bu takıma seçiliyor. Potansiyelleri var, ama bunu iyi kullanmak zorundalar.
Tolga, Dünya Kupası’nda yer alamamamıza çok üzülmüş.
2008’deki o fotoğrafı gördükten, yaşadıktan sonra Dünya Kupası finallerine gidemeyişimiz, çok çok büyük kayıp. Ülkemiz insanına borçlu olduğumuz şeyler var. Futbol gerçekten bir çok olumsuzluğu insanlara unutturuyor. Zaten memleket karışık, çok sıkıntı var. Biraz futbolla insanlarımız kafalarına dağıtıyorlar. Memlekette şu anda çok mutlu olacak bir ortam yok, tam tersi değişik bir ortam var. Orada olsaydık, en azından aldığımız sonuçlarla ülke insanımızı mutlu etme olanağını bulacaktık. Gerçi bu mutluluk ülkemizde bir çok şeyi değiştirir miydi? Sanmam, o da tartışılır. En azından geçici de olsa insanımızı mutlu etmek güzel bir şey.
Fatih Terim’i biraz anlatmasını istiyoruz. Disiplinli, oyuncularını koruyan bir hoca... Baba gibi... Eleştirecekse eleştiriyor, ama kamuoyu önünde değil. Oyuncusunu satmayan, yüzüne karşı söyleyen, ama her zaman oyuncuyu kazanmaya çalışan bir teknik adamdır. Teknik taktiğine girmek ayıp olur! Aldığı başarılar ortada... Bunun da yanıtı o başarıların altında yatıyor.
"NAMAZ KILIYORUZ DİYE ELEŞTİRİLDİĞİMİZ ZAMANLAR OLDU"
olga Zengin’in siyasetle arası nasıl? Aslında çok girmememiz gerekir. Siyaseti çok seven bir insan değilim. Önemli olan, vatanına hayırlı evlat, hayırlı insan olmak. İnançlarını saklayan bir insan da değilim. Namaz kıldığım için yöneticiler tarafından eleştirildiğimi biliyorum. Yabancı oyuncu sahaya çıkarken, istavroz çıkarıyor. O onun doğrusu, bu da bizim doğrumuz. O da dua ediyor, biz de namaz kılıyoruz. Yabancıya bi şey yok, biz namaz kılıyoruz diye eleştirildiğimiz zamanlar oldu. Olmaz, bu bir inanç meselesidir. Herkes birbirine saygılı olacak. Bir görüşüm var tabii ki. Her kesimden arkadaşım var. Özgürsek, laik bir devletsek, cumhuriyetçi bir ülkeysek, isteyen başörtüsünü de takar, isteyen mini eteğini de giyer. Önemli olan herkesin birbirine saygı duymasıdır.Vatan, milletin siyaseti olmaz ağabey. Bu ülke hepimizin.
"ÜÇÜNCÜ OLDUK, BAŞARISIZIZ"
Beşiktaş’ın Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ardında kalmasını değerlendiren Tolga, “Kaçamak yanıtlar vermek doğru olmaz, mazeretlere sığınmak hiç doğru olmaz. İşimizi tam olarak yapamadık” diyerek özeleştiri yaptı.
Kaptan, sezona iyi başladınız, dörtte dört yapıtınız. Buna karşın ligi üçüncü sırada bitirdiniz? Ne oldu, niye geriye düştünüz?
Belki stadımızın olmayışıdır.
Tek mazeret bu mu?
Yoo, bunu mazeret olarak göstermek yanlış olur. Sahaya 11 futbolcu çıkıyorsanız - ki çıkıyoruz- rakibinizi yeneceksiniz. Bunun mazereti olmaz. Sahamızın olmayışı Bu sadece ufak bir etkendir.
Kırılma noktası neydi?
Bunun Türkçesi Galatasaray maçıdır. Ha bu da kırılma noktası olamaz belki. Belki o maç olmayacaktı, başka bir maçta takılacaktık. 5. hafta puan kaybettik ama yine liderdik. Asıl neden, daha tecrübesiz olmamız desek en doğrusudur. Yaş ortalaması bir hayli düşüktü. İster istemez bu faktör sıkıntı yaratabiliyor. Bunların hepsi etkendir ama hiç bir zaman sebep değildir.