Parayı henüz almadıklarını belirten M.Ç., Sağlık Bakanlığı’nın davayla ilgili temyize gittiğini kaydetti. Baba M.Ç., parayı alınca hasta oğlunun tedavisinde kullanacağını, bir bölümüyle de oğlunun adına arsa almayı ve hesap açtırmayı planladığını söyledi.
6 yıl önce 1.5 yaşındayken üzerine çaydanlıktaki kaynar suyun dökülmesi sonucu kolu ve boynu yanan Y.Ç., hastanedeki tedavisi sırasında HIV’li kan verilmesi nedeniyle AIDS hastalığına yakalandı. Y.Ç.’nin ailesinin açtığı davada Şanlıurfa 1’inci İdare Mahkemesi, maddi tazminat olarak, ’hizmet kusuru nedeniyle yaşam hakkı ve kişisel bütünlüğü zarar gören’ Y.Ç.’ye 522 bin 111, baba M.Ç.’ye 24 bin 250, anne F Ç.’ye ise 46 bin 716 lira tazminat ödenmesine karar verdi. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü hizmetin ağır kusurlu işlediğinin sabit görülmesi, olayın oluş şekli ve Y.Ç.’nin tedavisi mümkün olmayan, yaşam kalitesini ve süresini etkileyen bir hastalığa yakalandığının dikkate alınmasıyla mahkeme, ailenin manevi değerlerinde meydana gelen eksilme ile duyulan acı, üzüntü ve sarsıntının karşılığı olarak Y.Ç.’ye 300, anne Fatma ve baba M.Ç.’ye 125’er ve 5 kardeş için de 50’şer olmak üzere toplam 250 bin lira manevi tazminat talebini kabul etti. Mahkeme Sağlık Bakanlığı’nın aileye toplam 1 milyon 393 bin 77 lira maddi ve manevi tazminat ödemesine hükmetti.
“Büyüyünce doktor olmak istiyorum"
Hastalığının ardından bir taraftan tedavi gören, diğer taraftan ise Ulucanlar Köyü İlköğretim Okulu’na devam eden Y.Ç., kazandıkları tazminatla kendisinin tedavisinde kullanılmak üzere bir araç almayı istediğini ifade etti. İleride doktor olmak istediğini belirten 3.sınıf öğrencisi Y.Ç., “Büyüyünce doktor olmak istiyorum. Çünkü hastalara bakacağım. Onlarla yakından ilgilenip ihmalde bulunmayacağım” diye konuştu. Haklı oldukları davayı kazanmanın paradan daha önemli olduğunu belirten acılı baba M.Ç. ise hastalığın duyulmasının ardından kendilerine sırt çeviren insanların, tazminatı duyunca tam tersi tavır aldıklarını belirtti. Hem çocuğu hem de ailesi için hayatın normale dönmeye başladığını söyleyen baba Ç., “Bulaşıcı bir hastalık olduğu için hastalığı duyan herkes bizi dışladı. Eskiden evim köyün içindeydi. Şimdi köyün çıkışında oturuyorum. Kazandığımız tazminatı duyanlar telefonla arayıp ’para almışsın’ diyorlar. Herkes dost oldu. Sanki eskiden olduğu gibi normal hayata döndük. Artık geliyorlar, misafir oluyorlar. Beni de sevindiriyorlar. Çayımı içiyorlar. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi. Çok sevindim. Davayı kazanmamız bu yönden çok iyi oldu” dedi.