Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne'nin "Türkiye'de İslamcılık öldü" tezinden sonra başlayan tartışma akademisyenler ve gazeteciler tarafından masaya yatırıldı. Bu alanda pek çok sözü olan ismin katıldığı sempozyumda İslamcılık akımındaki önemli isimler ve bu akımın yeniden canlanıp canlanamayacağı tartışıldı.
Zeytinburnu Belediyesi’nin ev sahipliğinde 3 gün süren "Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi Sempozyumu'na" birbirinden önemli isimler katıldı.Türkiye'de 'İslamcılık' ifadesinin tarihsel gelişimi, günümüze kadar hangi süreçlerden geçerek kimlik kazandığı konusu irdelendi.
Sempozyumun ikinci gününde "Yeni Din Yorumları" başlıklı oturumda konuşan Dr. M. Kürşat Atalar'ın Fethullah Gülen, Said Nursi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İslamcı olmadığı sözleri damgasını vurdu. İnternethaber'den Banu İriç'in haberine göre, Atalar, İslamcı diyebilmek için din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı görülmemesi gerektiğine vurgu yaptı. Atalar bu sözlerini şöyle açıkladı:
İSLAMCILIK İÇİN DİN VE DEVLET ARASI İLİŞKİ GEREKİR
"İslamcılık için başta kriterlerim var. İslamcıların 4 özelliği var. Din ve devlet arasında ilişki kurarlar devlete İslam talep ederler. Bunun için mücadele edilmesi gerektiğini savunurlar. Talep ediyor da bu talebin siyasi karakteri değişiyor. Seyid Kutub diyor ki Pakistan müslümanların kurduğu bir devlet ama islam devleti değil. Müslümanların kurduğu devlet nasıl islam devleti olmaz? Şeriat mı hakim başka kanunlar mı hakim? Modern dönemde kurulan ulus devletlerin hepsinde yasa alanında modern yasalar var. İslamcılar modern devletin pratiklerinin islam dışına çıkaracağını söylerler."
"Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan da bunun içine girmez. Daha önce İslamcıydı ancak siz devlet ve din işleri ayrıdır derseniz bu ayrıdır. Benim kriterim bu."
"İslamcılık özelinde konuşuyorum iddiası da yetmez. Onlara İslamcı dememekle çağdaş müslüman düşüncenin içinde yer almıyor demiyorum. Çağdaş Müslüman içindeler. Bence onlar kendilerine Durkheim'cı bir biçimde Müslümanım derler. Ziya Gökalp de İslamcı değildir. Milliyetçidir, muhafazakardır ama İslamcı değildir."
Atalar dünyada çeşitli fikirlerin olduğu ideolojiler döneminin bittiğini şu sözlerle anlattı: "İdeolojiler çağı bitti, modernizm bitti, yerine postmodernizmi koyamıyorsunuz yaşam için bir anlam ifade etmiyor davaya götürmüyor. Geride ideoloji olarak ne kalıyor? Müslümanlarda da yok. Tatsız tuzsuz bir dönem yaşayacağız. "
DEVLET İSLAM'A MÜRACAAT ETTİ
"Sağcılık, Muhafazakarlık, Milliyetçilik ve İslamcılık" başlıklı oturumda moderatörlük yapan Prof. Dr. Mümtazer Türköne ise şunları söyledi: "İslamiyetin öngördüğü hayat nizamının ne olduğunu sadece İslamcılar bilmektedir. Bence İslamcılığı asıl kapsayan unsur bu hayat nizamının hemen şimdi inşa edilmesi gerekir.Bunların var olmadığı İslamcılığın olmadığını düşünüyorum."
"Kürşat Atalar ideolojilerin öldüğünü söylemişti. Sadece İslamcılığın bir ideoloji olarak var olduğu bir dünya tasavvur edebilir misiniz? İslamcılığın yaşaması sadece kendisine bağlı değildir."
Türköne İslam'a müracaatın devletin genlerinde var olduğunu ve terör sorununun çözümünde de başvurulduğunu şöyle anlattı: "1990'lı yılların başında PKK terörü tırmandığında cihat bildirileri sağıtılıyordu. Askerler ilk kez bunu icat etti. Kürt meselesini İslam'la çözme. İslam kardeşliği söylemi yapıldı. Hiç inandırıcı değildi ve çok kötü metinlerdi. Ama İslam'a müraacatın devletin gösterdiği bir refleks olduğunu ortaya koydu. Şimdi yine aynı çerçevede bir çözüm var ama bu defa inandırıcı, farklı."