TRT Türk ekranlarında yayınlanan Manşetten programında Betül Soysal Bozdoğan'ın konuğu olan İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hasan Köni, Mısır cunta mahkemesinin idamlarla ilgili verdiği kararların toplumu korkutma yoluyla şekillendirme amacı güttüğünü belirtti.
stargazetesi.com'da yer alan habere göre; Türkiye'de yaşanan 27 Mayıs darbesini de hatırlatan Köni “Askeriyenin büyük bir kısmı, halk ve İsmet İnönü Adnan Menderes’in asılması taraftarı değildi. Menderes’in Rusya ile işbirliği yapması Amerika’yı rahatsız etti ve bu idamı destekleyen taraf haline getirdi” dedi.
ERMENi LOBiSi BÜYÜK BiR HAZIRLIK İÇERiSiNDEYDI
B.S.B: Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda gerek Ermeni meselesi olsun, gerekse Aleviler hususunda AK Parti’nin politikalarında yeni açılım beklentileri oluştu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
H.K: Katılıyorum. Seçimlerin akabinde Ermenistan’a verilen mesajın devamının getirilmesi
gerekiyor. 1915’in 100. yıl dönümü hasebiyle Ermeni lobisi büyük bir hazırlık içerisindeydi.
Biz bu duyumu aldık. Obama’nın soykırım kelimesini kullanması alinde pek çok Amerikan
eyaleti Türkiye ile bütün ticari ilişkilerini kesecekti. Bu sebeple bir adım atılması gerekiyordu. Sayın Cumhurbaşkanımız da Ermenistan'a futbol maçı seyretmeye giderek barışa katkı sağlamıştı. Türkiye, Ermeni meselesinde akademik anlamda güçlü. Ancak bize karşı yürütülen propagandalar çok yoğun. Biz de bu duruma karşı kendimizi daha iyi ifade edebilmeliyiz ve diplomatik gücümüzü kullanmalıyız.
Amerika Gülen’e Dini Lider Olarak Sığınma Hakkı Vermiş Olabilir
B.S.B: Gülen’in iadesinin hukuki boyutu hakkında ne söyleyeceksiniz?
H.K: Bu hususta Amerika ile Türkiye arasında suçluların iadesi hususunda imzalanmış olan antlaşmalara dikkat etmeliyiz. Bizim suç kabul ettiğimiz olayın Amerika tarafından da suç olarak
nitelendirilmesi zorunluluğu var. Ayrıca Amerika’nın anayasası gereği kuruluşundan beri uyguladığı dini liderleri vizesiz olarak ülkeye kabul etme durumu mevcut. Gülen’e de bu duruma göre hareket ettiklerini düşünüyorum.
B.S.B: Alman cumhurbaşkanının ODTÜ’de yaptığı konuşma iç politikamıza müdahale algısı oluşturdu.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
H.K: Ekonomik yönden güçlü devletlerin, kendilerinden daha zayıf olduğunu düşündükleri devletlere
karşı böyle eğilimleri olabiliyor. Dikkat ederseniz, Türkiye’de seçimi kazanan kişiler Amerika ziyaretinde bulunur. Bu durum da, batı devletlerinde bizim gibi ülkelere nasihat verme hakları olduğu algısı oluşturuyor. Ancak reaksiyon gördüklerinde geri çekilirler.
B.S.B: Aynı güçlü ülkelerin Mısır’daki idamlar karşısındaki sessizliğini neye bağlıyorsunuz?
H.K: Büyük patron (Amerika) olayı hem kınıyor hem de General Sisi ile silah satış antlaşması
yapıyor. Demokrasi, Amerikan halkı için var olan bir kavramdır. Dünyanın geri kalanında durumun ne olduğunun önemsendiğini zannetmiyorum.
MÜEBBET HAPİS TEK BAŞINA YETERLİ OLMAYABİLİYOR
Çocuk cinayetleri ise, son günlerde gündemi işgal eden bir diğer konu. Hunharca öldürülen minikler için toplumdan yükselen ortak tepki çoğunlukla idamın geri getirilmesi yönünde. Peki bu mümkün mü? Hukukçu kimliği ile tanınan Profesör, cinayetlerinin engellenmesi hususunda atılabilecek adımlar konusunda şöyle konuştu: “Müebbet hapis tek başına yeterli olmayabiliyor, suçlu 20 yıl sonra cezaevinden çıkabiliyor. Bu durumlar için getirilebilecek çözüm ağırlaştırılmış müebbet cezası olabilir.”
B.S.B: Toplumda duygusal bir reaksiyon oluştu ve verilen cezaların yetersizliği tartışılıyor. İdamın geri gelmesi hukuken mümkün olabilir mi?
H.K: Müebbet konusunda ağırlaştırma getirilebilir. Çift müebbet cezası verilebilir. Aksi takdirde suçlu
20 yıl sonra serbest kalabiliyor. Cezanın caydırıcılığı olmak zorunda.