Darbelerle hesaplaşma sürüyor. Yakın tarihimizin en kirli sayfası olan 28 Şubat henüz son darbe girişimleri gibi yargılanmadı. Bu karanlık sürecin özellikle medya ayağına henüz girilmedi. Şimdilerde Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda geyik çeviren, çay kahve içen, yargılanmıyor olmanın rehavetiyle, arada günah çıkarır gibi birkaç insaflı laf ederek suçu dönemin atmosferine ve askere yıkanlar da dahil, bu dönemin bütün darbe yanlısı aktörlerinin yargılanması gerekir. Yaygın-egemen medyanın en etkin aktörleri, o dönemde rezil biçimde suç işlediler. Askeri vesayeti beslediler, insanların hukukunu çiğnediler, iletişim ortamlarını kirlettiler. Bu kara lekenin temizlenmesi, suçluların belirlenmesi, ayrıntılı ve nesnel biçimde araştırılması, suçluların yargılanması zorunludur. 28 Şubat dönemi, bir çok bakımdan karanlıktır. Faili meçhulleri bakımından 12 Eylül’ü ve sonrası aratmaz. Hatta ondan da kirlidir. Binlerce insan bu dönemde öldürülmüştür. Milyonlarca kişi fişlenmiş, aileler acı çekmiştir. Bu süreci besleyen, kışkırtan ve darbeci askerlerin emireri gibi davranan sözümona gazeteci ve televizyoncular şimdilerde ortalıkta pişkin pişkin işlerini sürdürmekte, Komisyona gidip geyikler çevirmekte, halkı enayi yerine koymaktadır. Türkiye’nin yakın tarihi o denli temizlenmesi gereken pislikle doludur ki, hangi birinden nasıl başlanacak, nasıl temizlenecek, düşünmesi bile insanı yoruyor. Bu yorucu sürecin suçluların da hukukunun zerre miskal çiğnenmeksizin, adil biçimde yürütülmesi özellikle gereklidir. Bendeniz 28 Şubat sürecinden dolaylı biçimde mağdur edilerek etkilenmiştim. Ama o günleri utançla ve üzüntüyle hatırlıyorum. Özellikle gazete ve televizyon sahiplerinin, yöneticilerinin ve yazarlarının-programcılarının yapıp ettiklerini bugünmüş gibi hatırlıyorum. Vicdanı ölmemiş biri o günleri üzüntüyle anımsar, bundan eminim. Kaldı ki bu süreç, insanlık suçu olarak nitelenebilecek zulümlerin işlendiği bir dönem. Darbelerle hesaplaşan Yeni Türkiye’nin bu süreci bütün ayrıntılarıyla ele alması, araştırması, soruşturması, yargılaması gerekir.
Öldürülen insanların bir kısmının Hizbullah mezar evleri ‘filmiyle’ günyüzüne çıktığını artık herkes biliyor. Örneğin mazlum bir insan, İzzettin Yıldırım, o dönemde acımasızca, işkence edilerek öldürüldü. Bunun dışında kuşkulu kazalar, zehirlenmeler…Üniversite hocaları, askerler, bürokratlar, memurlar fişlendi. Ölüm listeleri hazırlandı. Önemli bir kısmı gercekleştirildi. Bütün bu olup bitenler, bir korku filminde değil, bu ülkede yaşandı. En karanlık noktaların dahi aydınlanması gerekiyor. Bu süreçle şu ya da bu biçimde ilişkili kim varsa, hangi kurumda, kuruluşta, partide, nerede kim varsa mutlaka yargılanmalıdır.
Doğası gereği ahlaki kodlar içinde kalınarak açımlanabilen bir dile sahip olan medyanın bu süreçteki rolü, müsebbipleri mutlaka belirlenmeli, yargılanmalıdır.
Yeni Türkiye’nin geleceğe daha sağlıklı, daha adil, daha özgürce yürüyebilmesi için bu şarttır.
Â
* * *
Kapı Yayınları’nca, Dr. Mustafa Tatcı’nın, Yunus Emre yorumlarını içeren nefis bir kitabı yayımlandı : İşitin Ey Yarenler
Özellikle öneririm.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.